Kamp Süresi

7 gün

Tarih

15 - 22 Temmuz 2021

Eğitmenler

6 eğitmen

Sanat Felsefesi

Batı kültürünün en temel gerilmilerinden biri duyusal olan ile düşünsel olan arasındaki ilişkiden doğmuştur. Akılsal olan ile duyusal olan arasındaki ilişki gerilimlidir; çünkü akıl duyusal olanı olumsal ve güvenilmez bulurken, duyusal olan rasyonel düşüncenin tatmin edici olmayan soyutluğunu küçümser. İnsanın dünya ile kurduğu en temel ilişkilerden ikisi arasındaki bu gerginlik tarih boyunca sanat ile felsefe arasındaki ilişkiyi de yansımış ve sanat felsefesi her zaman problematik bir disiplin olmuştur. 

Bu kampın amacı sanat felsefesinin tam da bu tarz gerilimlerden doğan problemlerini ele almaktır. Sanat ile sanat felsefesi arasında nasıl bir ilişki vardır? Kant ve Hegel gibi sanatçı olmayan filozofların sanat hakkındaki düşüncelerinin neden dikkate alınması gerekir? Bir üretimi sanatsal kılan estetik değerin nesnel kriterlerinden söz etmek mümkün müdür? Rölatvizmin ve yerelleşme ile karakterize olan bu çağda sanat gibi doğası gereği istikrarsız bir mesele üzerine yoğunlaşan felsefi bir düşüncenin alabileceği muhtemel biçimler nelerdir?              

Bu gibi sorulara cevap arayacağımız bu kampta sanat üzerine düşünen temel figürlerin yanı sıra çağdaş sanatın muhtemel anlamları üzerine tartışacağız.

Eğitmenler:

Demet Kurtoğlu Taşdelen

Felsefe ve Sanatın Birlikteliğinde ve Sınırlarında François Laruelle Bize Ne Söylemekte, Standart Felsefeyle Olan İlişkimizi Nasıl Değiştirmektedir?

Çağımızın önemli filozoflarından olan François Laruelle’in düşüncelerinin temelinde olan “felsefe-olmayan” kavramı bizi standart-olmayan, felsefeyi mutasyona uğratan ve her zaman Bir’in içinde kalarak bir düşünme deneyimi sunan yeni bir pratiğe taşır. Bu yeni düşünce pratiğiyle tüm düşünme biçimleri eşit kılınır ve felsefe de materyal statüsüne indirgenerek kullanılabilir hale dönüştürülür. Böylelikle felsefe-olmayan hareketi, bir felsefenin diğerine tercih edilmesi üzerinden değil, “felsefeyle ilgili bir şey yapmak” üzerinden işler. Kullanılabilir materyale indirgenerek birbirleriyle eşlenik hale gelen düşünce alanları örneğin felsefe ile estetik, felsefe ile fotoğrafçılık, felsefe ile performans gibi alanların birinin diğeri üzerinde hâkimiyet kurmadan bir araya geldikleri ve birlikte iş ürettikleri bir ergime üzerinden yeni alanlar doğururlar. Teorik enstalasyonlara da benzetilen ve yeni bir estetik yapma biçimi olarak önerilen bu proje felsefe ve sanatın birlikteliğinde ve sınırlarında acaba bize ne söylemekte, standart felsefeyle olan ilişkimizi nasıl değiştirmektedir? 

Performatif Felsefe Atölyesi: -Olmayan’da deneylemek nasıl olanaklıdır?

Olan’dan olabilen’e doğru devinimde olan varlık olması bakımından insan kendisini değiştirip dönüştürebilme yetisine sahiptir. Bu değişim ve dönüşüm kişinin kendisinde olabildiği gibi çeşitli biraradalıklar içerisinde de gerçekleşmekte ve ortak bir yaratım süreci içerisine girildiğinde ise ortaya konan iş veya ürüne de yansımaktadır. Peki, insan felsefeyle sanatın hem birlikteliğinde hem de sınırlarında, felsefe-olmayan-felsefe ve sanat-olmayan-sanat bakımından -olmayan’da nasıl yaratabilecek, ne türden işler ortaya çıkarabilecektir? Bu performatif felsefe atölyesi Laruelle’in düşüncelerini temel alarak birarada bir deneyleme olanağı yaratmayı amaç edinmiştir. 

Performatif felsefe nedir?

Performatif felsefe, bir felsefe yapma biçimi olarak araştırmanın deney aracılığıyla yürütüldüğü, soru ve kavramların yaşatıldığı bir düşünme-görsellik-hareket-sanatsal yaratıcılık araştırma alanıdır. Düşünce dünyası ile duyusal dünyanın birlikteliğinde gelişip ilerler. Kavramların görünür kılınmalarını, kavram ve soruların harekete, bedensel ifadelere, dansa dönüştürülmelerini hedefler ve deney aracılığıyla yürütülen kendilik araştırmasında bilgi üretir. 

Emre Şan 

Fenomenoloji ve Estetik

Algı deneyimi ve estetik dene­yim arasındaki ilişki başta Husserl olmak üzere Sartre ve Merleau-Ponty tarafından feno­menolojinin özel bir problemi olarak tayin edilir. Özellikle Sartre ve Merleau-Ponty, her biri kendi tarzında, Husserl ile eleştirel bir diyaloğa girerek fenomenolojinin estetik kazanımlarını görmemize olanak sağlar. Seminer boyunca sanat, estetik ve fenomenoloji arasındaki etkileşimden doğan yeni bir paradigmayı ya da özel şemayı, tarihsel ve eleştirel bir bakış açısından ele alacağız.

Gamze Keskin

Kant ve Romantik Sanat

Kant’ın estetikte gerçekleştirdiği Kopernik Devrimi, özneyi merkeze alan, hayal gücüne bağımsız bir rol veren ve dehanın sanatının incelendiği bir sistemi sunması bakımından romantikler tarafından benimsenmesinde etkili olmuştur. Bu seminerde, Kant estetiğinin Kant’ın eleştirel felsefesinde nasıl bir konuma sahip olduğu genel hatları ile ele alındıktan sonra özellikle özne, hayal gücü, deha ve güzel sanatlar kavrayışı üzerinden romantik sanatla bağlantısı üzerinde durulacaktır.

Nami Başer

Doğal güzelliğe odaklanan Kant’ın aksine, Hegel güzelliğin esas mecrasını insan yapımı tinsel ürünlerde, güzel sanatlarda bulur. Güzellik Tinin ya da mutlağın kendini insan eliyle görünüşe çıkarması, kendini duyusal tarzda ifade etmesidir. Mutlağın ifadesi olarak güzellik kendisini tarih içerisinde kademeli olarak gösterir. Bu bakımdan estetik tarihseldir. Bu seminerde Hegel’in güzellik anlayışının izini tarihte sürecek ve ‘güzelin bilimi’ olarak estetiğin Hegelci sistemin neresinde durduğunu tartışacağız.

Toros Güneş Esgün

 20. Yüzyılda Sanat ve Politika: Benjamin, Lukács, Adorno

Ders İçeriği: 20. Yüzyılın politik çalkantıları içinde sanat felsefesinin en önemli problemlerinden biri sanatın toplumsal gerçeklikle olan ilişkisi ve sanatın dönüştürücü gücünün imkân ve sınırlılıklarıdır. Kant’ın sensus communis kavramı, Alman romantiklerinin sanatın özerkliği düşüncesi, Hegel’in sanatın sonu tezi ile Marx’ın ideoloji eleştirisi bir arada düşünüldüğünde 20. Yüzyılda sanatın kültür endüstrisinin  bir tüketim ve propaganda aracına indirgenmesinin yarattığı kriz karşısında bir yandan hala estetik deneyimin ve sanat yapıtının özerkliğini savunan, bir yanda ise sanata ideoloji yoluyla üstü örtülmüş toplumsal gerçekliği açık etme ve/veya onu yeni bir biçimde kurma görevi yükleyen çeşitli görüşlerin en kristalize şekilde karşı karşıya geldiği tartışma Benjamin, Lukács ve Adorno arasında yaşanmıştır. Bu derste sanat ve politika ilişkisinin 20. Yüzyılın çeşitli felsefe akımlarının sürekli karşı karşıya geldiği atmosferinde adı geçen üç düşünür tarafından nasıl farklı şekillerde ele alındığı serimlenecek ve söz konusu tartışmanın günümüzde sanat ve politika ilişkisini düşünmek için açtığı imkanlar üzerine katılımcılarla beraber düşünülecektir. Edebiyat kuramı merkezi olmak üzere düşünürlerin tiyatro, sinema ve müzik gibi sanat dalları hakkındaki görüşleri, ele aldıkları kimi tekil sanat yapıtları üzerinden tartışılacak; katharsis ve mimesis gibi Antikçağ’dan beri tartışıla gelen kavramların yanı sıra diyalektik imge, estetik olumsuzluk, eleştirel gerçekçilik gibi, düşünürlerin özgün kavramları da birbirleriyle ilişkilendirilerek ele alınacaktır.

Utku Enver Batur

Bir Müzik Felsefesi
Eylemlerde slogan atarken, kuşlar bahar geldiğinde eş bulmak için öterken, karanlık bir sokakta yalnız yürüyen bir çocuk korkusunu yenmek için bir ıslık tuttururken, kilisede yankılanan ilahiler ya da minareden yayılan ezan inananları duaya çağırırken, bir metal konserinde pogo yapan iki dost birbirine çarparken, kendini tekrar tekrar gösteren bir gerçek var: müzik dünyayı dönüştürüyor. Peki müzik bunu tam olarak nasıl yapıyor? Ya da bir takım seslerin belli bir düzen içerisinde böylesi etkileri olması tam olarak ne anlama geliyor? Müziğin gücü nerede başlıyor ve bu güç kaynağını nereden alıyor? Bu derste bu gibi soruları ele alıp müziğin dönüştürücü gücünü inceleyeceğiz.  

 

Arkhé Projesi - Şirince Köyü

Arkhé Projesi 2014 yılında Nesin Matematik Köyü’nde doğdu; yıllar içinde büyüyerek etkinlik yaptığı mekanlara sığamaz oldu ve 2019'da Matematik Köyü’nün hemen yanındaki bir zeytinliğe taşındı. Şimdi kendi arazimizde, şehrin gürültüsünden uzakta, çalışmak istediğimiz konulara odaklanabildiğimiz ve akademik özgürlüğün kısıtlanmadığı bağımsız bir mekanı kurduk; iyileştirmek ve güzelleştirmek için tüm gücümüzle çalışıyoruz. Doğa ile iç içe olan bu zeytinlikte, dersliklerinde uzman eğitmenlerin eşliğinde tartışabileceğimiz, Şirince'nin geleneksel mimarisi ve çevre ile uyumlu bir kampüs inşa ediyoruz. 

ULAŞIM:

OTOBÜSLE: Bulunduğunuz yerden Selçuk’a giden otobüs firmaları olabilir. Yoksa ve otobüsle İzmir’e geliyorsanız, İzmir garajından Selçuk’a minibüsler kalkıyor. Havalimanına da yakın olan Gaziemir’den kalkan/geçen Selçuk minibüsleri de var.

UÇAKLA: İzmir Adnan Menderes Havalimanı'na indikten sonra İZBAN veya HAVAŞ ile Selçuk'a varabilirsiniz. HAVAŞ'ın kalkış saatleri ve ücretleri için buraya tıklayın. (Selçuk'a giden HAVAŞ için Kuşadası otobüsüne binmeniz gerekiyor.)

TRENLE: Havaalanından veya İzmir'in diğer birçok bölgesinden Selçuk’a İZBAN ile de ulaşabilirsiniz. Tepeköy aktarma istasyonunda inip yine indiğiniz yerden kalkan Selçuk trenlerine aktarma yapmanız gerekecek. Sefer saatleri için buraya tıklayın. (Arama yaparken bineceğiniz istasyondan - Tepeköy seferlerine bakıp sonra Tepeköy - Selçuk seferine bakın.)

ÖZEL ARAÇLA: İzmir’e geldikten sonra İzmir-Aydın otoyoluna girerseniz yaklaşık 50 km sonra Torbalı gişelerine ulaşacaksınız. Buradan da yaklaşık 20 km sonra Selçuk gişelerine ulaşacaksınız. Selçuk’un girişindeki ilk kırmızı ışıklardan sola dönerseniz Şirince yoluna girmiş olacaksınız. (Şirince tabelasını da göreceksiniz.)

ŞİRİNCE'YE ULAŞIM: Selçuk’tan Şirince’ye ilk minibüs 7:00'de. Akşam 20.00'a kadar her 20 dakikada bir minibüs var. Selçuk’tan Şirince’ye taksiyle ulaşımın ücreti yaklaşık 150 lira. Şirince ile Arkhe arası 800 metre. Yol boyunca tabelalar var. Valizinizi yolun girişindeki Yorgo Restoran’a bırakırsanız 10 dakika yürüyerek Arkhe'ye varabilirsiniz. Biz valizinizi diğer katılımcılarınkiyle birlikte birkaç saat içinde Arkhe'ye getirmiş oluruz.