Tarih
30 Haziran - 5 Temmuz 2025 (Giriş: 29 Haziran, Çıkış: 5 Temmuz)
Genel Bilgi
Atölye, tiyatronun derinliklerine inerek maskenin işlevini hem karakter olarak hem de bireysel toplumsal yansılamalarını keşfedecek. Jung’un "persona" kavramından hareketle, sosyal rollerin nasıl şekillendiğini, toplumsal kuralların maskelerle nasıl somutlaştığını irdeleyeceğiz. Tragedya ile clown’un zıt kutupları arasında geçiş yaparken, ideal ve kusurlu yönlerimizi sahneye taşıyacağız.
Jung’un gölge kavramını kullanarak, bastırılmış, gizlenmiş yönlerimizi mizahi bir bakış açısıyla kucaklayacak ve sahnede özgürlüğün ne anlama geldiğini yeniden tanımlayacağız. Aynı zamanda, psikodrama yöntemleriyle oyuncuların kendi duygusal süreçlerini açığa çıkaracak, maskelerin ve rollerin etkileşimiyle kişisel gelişim fırsatları yaratacağız.
Bu atölyede, sadece akıl ve düşünce değil, duygular da sahnede yerini alacak. Felsefi düşünürlerden ilham alarak, duyguların ontolojisi ve dönüşümü üzerine yoğunlaşacağız. Aristoteles’ten Nietzsche’ye, Camus’den Baudrillard’a kadar geniş bir felsefi yelpazede, duyguların toplum ve birey üzerindeki etkilerini derinlemesine tartışacağız.
Sadece zihinsel değil, bedensel bir keşif yolculuğuna çıkacağımız bu süreç, katılımcıların içsel ve dışsal dünyaları arasındaki bağlantıları kurmalarını sağlayacak. Duyguların, düşüncelerin, bedenin ve maskelerin dans ettiği bir alanda, katılımcılar sadece tiyatro ve psikolojiyle değil, kendi hayatlarında neyi temsil ettikleriyle de yüzleşecekler.
Amaç
Sanat terapisi, beden çalışmaları ve doğaçlama egzersizleriyle zenginleştirilmiş bu süreç, katılımcıların "gölge" yönlerini dönüştürerek içsel barışlarını sağlamalarına olanak tanıyacak. Gölgeyi bir düşman değil, bir öğretmen olarak görmek; maskelerimizi yalnızca dış dünyaya değil, iç dünyamıza da yansıtabilmek. İşte bu atölyede gerçekleştireceğimiz hedefler bunlar olacak.
Hedef Kitle
Bu atölye, felsefe, psikoloji, tiyatro ve sanatla ilgilenen herkes için bir keşif yolculuğu sunuyor. Kendinin arayışında olan, maskelerin ötesine geçmek isteyen ve içsel dünyasında derinlik arayan katılımcılar için eşsiz bir deneyim olacak.
Kontenjan
30 kişi.
Eğitimciler
Begüm Algan
Turabi Yerli
Zühre Korkmaz
Gizem Öcal
Selen Korad Birkiye
Elif Kadıoğlu
Dersler
Maskenin Arkası (Begüm Algan)
Jung’a göre persona, toplumun beklentilerine uyum sağlamak için takılan bir maske iken, tiyatroda persona, karakterin canlandırıldığı rol ya da maskenin adıdır. Tiyatroda maskenin sahneye çıkması tragedya ile başlar ve şekil değiştirerek farklı formlarda karşımıza çıkar. Her maskenin bize söylediği şey farklıdır. Bu atölye sürecinde, tragedya maskesine ve tiyatronun en küçük maskesi olan clowna kulak vereceğiz. Bu maskelerin bireysel toplumsal yansımalarını oyuncu ve seyirci çerçevesinde değerlendireceğiz.
Tragedya, devletin koyduğu kurallar ve toplumsal düzen ile bağlantılıdır. İdeal olanın temsilidir. Tragedya kahramanları, devletin ve toplumsal kuralların sahnedeki temsilcileridir. Bir bakıma personamızın temsili niteliğindedir. Birey de günlük yaşamda personası aracılığıyla toplumun beklentilerine uygun sosyal rollere bürünür. İdeal olanı yakalamak için toplumsal normlar personamızın tasarımında önemli rol oynar.
Gölge kavramı ise bireyin bilinçdışında kalan, toplum tarafından kabul edilmeyen, bastırdığı yönleridir. Tragedyadaki ideal karakterlerin karşısında komedya gölgeye yakın bir yerde durur; ortalamadan daha aşağı karakterlerin, gülünç olanın temsili olarak karşımıza çıkar. Bastırmak istediğimiz tarafı; eksik, hatalı ve kusurlu olanı sergiler.
Clown da özelliklerini buradan alır; kusurlarını sahiplenen bir oyunbazlıktan doğar. İnsani hataları kucaklayan bir yapıya sahiptir. Kusurlu, gülünç ve hatalı olanı çocuksu bir naiflikle kucaklar. Clown bu yönüyle Jung’un gölge kavramı ile örtüşerek insanın gizlediği, utandığı veya bastırdığı yanlarını mizah yoluyla açığa çıkarır. Hatalar yapar, sürekli komik duruma düşer, kusurun temsilidir. Clown, gölge yönlerini kucaklar ve onları sahneye taşır. Onun maskesi, kusurlarıyla birlikte özgürlük alanı açar.
Tragedya normların savunucusuyken, clown normları sorgulayan taraftadır. Tragedya kahramanı, kaderi ve toplum kuralları arasında sıkışırken, clown gölge tarafı açığa çıkarıp neşeyle kucaklar. Kusurlarıyla özgürleşir. Teorik anlatımla birlikte persona beden, gölge beden karakterlerimizi tasarlayacağız.
Özgürlük alanımızın tasarımı için sahneye hangi personamızla gölgemiz çıkardı?
Persona Beden ve Gölge Beden Sahnesi (Begüm Algan)
Personamız ve gölgemiz oyun karakterleri olsalar ne türlü aksiyonlar ortaya çıkar?
Beden odaklı bir araştırma sürecidir. Tiyatro ve doğaçlama egzersizleri çerçevesinde yaratıcılık odağında tasarlanmıştır.
Tragedya kuralları çerçevesinde toplumsal maskelerimiz ile clownın oyunbaz, kusurlu, özgür alanı arasındaki bedensel geçişleri, zıtlıkları, çatışmaları, kucaklaşmaları araştıracağız. Maskelerimizi nasıl taşıdığımızı ve gölgemizi nasıl bastırdığımızı fark etmek için zıtlıkların ve çatışmaların çerçevesinde bütüncül bir araştırmadır.
Persona ve Gölgedeki Duygulara Yolculuk (Turabi Yerli & Zühre Korkmaz)
Bu çalışmada, Jung’un geliştirdiği analitik psikoloji yaklaşımı ile Moreno’nun tiyatrodan esinlenerek geliştirdiği psikodrama yaklaşım ve tekniklerinin bileşkesi olarak ifade edilebilecek Jungiyen Psikodrama kuramsal çerçevesi içerisinde oyuncuların kendi hayatlarındaki, tiyatro ortamındaki ve hayattaki rollerini daha iyi anlamaları, gölgede kalan parçalarının/rollerinin doğurduğu duyguları fark ederek farklı rolleri oynayabilme ve kendi rol repertuarını zenginleştirme potansiyellerini açığa çıkarmaları olasılığını yaratacak bir etkileşim ve oyun deneyimi yaşayacaklardır.
Bu deneyimin bilişsel boyutu olduğu kadar duygusal boyutu da olacak ve kişinin duygusunun açığa çıkması, açığa çıkan duygulara bakması ve tüm bu süreçleri paylaşabilmesi için kişisel alanlara saygı gösterilen, yargılama içermeyen güvenli bir ortam sağlanacaktır. Kişinin kendi için yaptığı yolculukta kendi parçaları ile kurduğu her bağın dışarıdaki kişi ya da şeylerle kurulan bağı etkilediği aynı biçimde dışarıdaki kişi ve şeylerle kurduğu her bağın kendi kişiliğinin parçaları ile kurulan bağı etkilediği yaklaşımından hareketle hem grup içi etkileşimin hem de kişilerin kendi iç parçalarıyla ilgili etkileşimlerinin deneyimlenmesi ile gölgedeki parçaların aydınlatılması, personanın zenginleşmesi ve rol repertuarının arttırılması mümkün olacaktır.
Clown Felsefesi (Gizem Öcal)
Clown Felsefesi, başarıya değil kaybetmeye dayanır. Bu, başarısızlığa bir güzellemedir. Atölyemizde öncelikle "Neye güleriz?" sorusuna yanıt arayacağız ve ardından Clown pedagojilerine kısaca değineceğiz.
Clown’un temel kurallarını ele alarak ses araştırmaları yapacağız. Tepkiler üzerine yoğunlaşacak, bedenimizin verdiği tepkileri keşfedeceğiz. Mekâna ve çevremizdeki kişilere nasıl tepkiler verdiğimizi gözlemleyecek, her yeni olayın nasıl yeni bir durum yarattığını tartışacağız.
Clown’un üç temel özelliği olan aptallık, naiflik ve gurur kavramlarını inceleyeceğiz. Dünyanın en küçük maskesi olarak kabul edilen kırmızı burun üzerine konuşarak ilk egzersizlerimizi gerçekleştireceğiz. Kendi clown karakterimizin sıfatlarını araştıracak, beden postürü, ses ve nefes çalışmalarına odaklanacağız. Maske taktığımızda nelerin değiştiğini gözlemleyerek hangi clown formuna ulaştığımızı keşfedeceğiz. Son olarak, kıyafetimizi belirleyerek kendi clown karakterimizi oluşturacağız.
Atölyemizi, açık bir gösteriyle tamamlayacağız. Katılımcılar, solo veya duo performanslarla izleyicilere kısa bir gösteri sunacak. Böylece Clown disiplinini giriş seviyesinde deneyimlemiş olacağız.
Felsefi Kavramlarla Duyguların Analizi: Duyguların Ontolojisi ve Dönüşümü (Elif Kadıoğlu)
Duygular, yalnızca bireysel deneyimler olarak ele alınamayacak kadar köklü felsefi ve epistemolojik sorunları içinde barındırır. Onlar, bir yandan ontolojik olarak insanın varoluşunu şekillendiren temel öğelerden biri olurken, diğer yandan etik, estetik ve bilişsel süreçlerin belirleyici dinamikleri olarak karşımıza çıkar. Peki, duygular yalnızca kendiliğinden mi ortaya çıkar, yoksa onlar belirli düşünsel paradigmalar doğrultusunda dönüştürülebilir mi?
Bu eğitim programı, Aristoteles’ten Stoacılara, Albert Camus’den Nietzsche’ye, Sartre’dan Catherine Malabou’ya, Baudrillard’dan Byung-Chul Han’a kadar uzanan geniş bir felsefi çerçevede duyguların doğasını, işlevini ve yönetimini ele almayı amaçlamaktadır.
Aristoteles’in mesotes ilkesi doğrultusunda duyguların dengelenebilirliği tartışılacak, Stoacılığın akılcı duygu yönetimi ilkeleri incelenecek, Camus’nün absürd karşısında duyguların dönüşümü üzerine geliştirdiği düşünceler sorgulanacaktır. Nietzsche’nin bengi dönüş öğretisi bağlamında duyguların yaratıcı bir güç olarak nasıl yeniden inşa edilebileceği ele alınırken, Sartre’ın duyguların özgürlüğü ve sorumluluğu üzerine geliştirdiği varoluşçu perspektif irdelenecektir. Son olarak, bu konulara güncel bir yerden yaklaşıp Catherine Malabou’nun beynin plastisite kavramı üzerinden duyguların biyolojik ve nörolojik boyutu tartışılarak, duyguların yalnızca zihinsel bir kategori değil, aynı zamanda dönüşebilen yapılar olduğu gösterilecek; Baudrillard’ın simülakr ve gerçeklik arasındaki çelişkiler, bireylerin duygularını ve deneyimlerini nasıl şekillendirir? Sorusu üzerinden düşünürken, Byung-Chul Han açısından “Şeffaflık toplumu, duygularımızı içsel bir deneyimden çok, toplumsal bir gösteriye dönüştürerek özgürlüğümüze nasıl zarar verir? Teknoloji ve sosyal medya, duygularımızı nasıl şekillendirir ve bunları daha fazla paylaşma zorunluluğu nasıl bir duyusal tüketim kültürü oluşturur?” sorularına cevaplar arayacağız.
Eğitim sürecinde katılımcılar, felsefi kuramları yalnızca teorik düzlemde ele almakla kalmayacak, aynı zamanda bu kuramları gündelik hayatlarına nasıl entegre edebileceklerini deneyimleyerek öğreneceklerdir. Etkileşimli tartışmalar, grup çalışmaları, felsefi doğaçlamalar ve analitik egzersizler ile duyguların tarihsel ve kavramsal gelişimi, bireysel ve toplumsal bağlamda incelenecektir. Dionysos ve Apollon’un diyalektiğinden katharsis kavramına, trajedi estetiğinden nörobilime uzanan bu eğitim, felsefi düşüncenin duygular üzerindeki etkisini derinlemesine keşfetme fırsatı sunacaktır.
Bu program, duyguların yalnızca kendiliğinden ortaya çıkan fenomenler olmadığını, aksine dönüşebilir ve yeniden yapılandırılabilir bilişsel yapılar olduğunu ortaya koyarak, katılımcıların hem bireysel hem de kolektif düzlemde duygusal farkındalıklarını artırmayı hedeflemektedir.
Sanat Terapisi İle Gölge Arketiplerinin Keşfi (Selen Korad Birkiye)
Bu atölye katılımcıların Jungian analizin en önemli kavramlarından gölge ve kolektif bilinçdışının arketip tasavvuru ile çalışması üzerine yapılandırılmıştır. Psikenin bütünleşmesi için temel aşamalardan birisi olan gölge kavramına arketipsel bir bakış geliştirmek ve bilinçli benlikle olan dinamiklerini keşfetmek amaçlanmıştır. Atölye boyunca sanat ve beden çalışmaları vasıtasıyla bastırılmış, gölgede kalmış yönlerin nasıl dönüştürülebileceği araştırılacaktır. Gölgeyi bir düşman değil, bir öğretmen olarak görmenin yolları üzerine derinleşilmesine çalışılacaktır. Yöntem olarak dışavurumcu sanat terapisinin intermodel bakışı uygulanacak, dans, hareket, rol ve sanat malzemesi üzerinden ilerlenecektir.
Detaylı Program
(Sıralamada ve içerikte değişiklikler olabilir.)
Başvuru
Başvurunuz sisteme otomatik olarak aktarılacaktır. Üç gün içerisinde e-posta adresinize başvurunuzun ulaştığına dair bir onay mesajı gönderilecektir. Üç gün içinde bir onay mesajı almamışsanız, bir aksilik oldu demektir, bir daha e-posta yazın lütfen. Başvurunuz kabul edildikten sonra kabul edilmeniz durumunda kaydınızı yaptırmalısınız, sadece başvuru yapmak yeterli değildir.
Organizatör
Elif Kadıoğlu, elfkdgl@gmail.com
İçerik dışında, başvuru ve kayıtlarla ilgili sorularınız için
Barbara Bakırcıoğlu, barbarabakircioglu@nesinkoyleri.org
Arkhé Kampüsü
Arkhé Projesi 2014 yılında Nesin Matematik Köyü’nde doğdu; yıllar içinde büyüyerek etkinlik yaptığı mekanlara sığamaz oldu ve 2019'da Matematik Köyü’nün hemen yanındaki bir zeytinliğe taşındı. Şimdi kendi arazimizde, şehrin gürültüsünden uzakta, çalışmak istediğimiz konulara odaklanabildiğimiz ve akademik özgürlüğün kısıtlanmadığı bağımsız bir mekanı kurduk; iyileştirmek ve güzelleştirmek için tüm gücümüzle çalışıyoruz. Doğa ile iç içe olan bu zeytinlikte, dersliklerinde uzman eğitmenlerin eşliğinde tartışabileceğimiz, Şirince'nin geleneksel mimarisi ve çevre ile uyumlu bir kampüs inşa ediyoruz.
ULAŞIM:
OTOBÜSLE: Bulunduğunuz yerden Selçuk’a giden otobüs firmaları olabilir. Yoksa ve otobüsle İzmir’e geliyorsanız, İzmir garajından Selçuk’a minibüsler kalkıyor. Havalimanına da yakın olan Gaziemir’den kalkan/geçen Selçuk minibüsleri de var.
UÇAKLA: İzmir Adnan Menderes Havalimanı'na indikten sonra İZBAN veya HAVAŞ ile Selçuk'a varabilirsiniz. HAVAŞ'ın kalkış saatleri ve ücretleri için buraya tıklayın. (Selçuk'a giden HAVAŞ için Kuşadası otobüsüne binmeniz gerekiyor.)
TRENLE: Havaalanından veya İzmir'in diğer birçok bölgesinden Selçuk’a İZBAN ile de ulaşabilirsiniz. Tepeköy aktarma istasyonunda inip yine indiğiniz yerden kalkan Selçuk trenlerine aktarma yapmanız gerekecek. Sefer saatleri için buraya tıklayın. (Arama yaparken bineceğiniz istasyondan - Tepeköy seferlerine bakıp sonra Tepeköy - Selçuk seferine bakın.)
ÖZEL ARAÇLA: İzmir’e geldikten sonra İzmir-Aydın otoyoluna girerseniz yaklaşık 50 km sonra Torbalı gişelerine ulaşacaksınız. Buradan da yaklaşık 20 km sonra Selçuk gişelerine ulaşacaksınız. Selçuk’un girişindeki ilk kırmızı ışıklardan sola dönerseniz Şirince yoluna girmiş olacaksınız. (Şirince tabelasını da göreceksiniz.)
ŞİRİNCE'YE ULAŞIM: Selçuk’tan Şirince’ye minibüsler var. Mevsime göre saatlerde değişiklik olabilir. Kabaca sabah 07:00 akşam 20.00'a kadar her 20 dakikada bir minibüs var (bunu otogarda teyit etmenizi öneririz, değişiklik gösterebilir). Şirince ile Arkhe arası 800 metre. Şirince'ye varır varmaz Yorgo'nun Mahzeni önünde inmeniz gerekir. Soldan tabelaları takip ederek kolayca varabilirsiniz.