Kamp Süresi

5 gün

Tarih

01 - 06 Eylül 2025

Eğitmenler

4 eğitmen

Konuşarak Dönüşmek: Lacancı Psikanalizde Klinik ve Kuram

Tarih

1 - 6 Eylül 2025 (Giriş: 31 Ağustos, Çıkış: 6 Eylül)

Genel Bilgi

Konuşmanın dönüştürücü etkisi nedir? 
Bir insan yalnızca konuşurken mi dönüşür yoksa ötekine sistematik anlatı mı dönüştürür? 
Peki konuştuklarımızı yapılandıran iç dünyamızın kaynakları nerelere dayanmaktadır? 
Konuştuklarımız iç dünyamızın yapılanmasından veriler sunuyorsa bu yapıları nasıl anlamlandırmalı, konumu nasıl tayin etmeliyiz? 
Geçmiş değişmiyorsa kendimizi dönüştürmek ve yeni bir söylem oluşturmak nasıl mümkün olabilir?

Bunlar gibi pek çok soru var zihnimizde. Bu programda, Lacan’ın formüllerinden ve çektiği çizgiden hareketle insan ruhsallığını bu programda masaya yatıracağız. “Ben” ve “Öteki” arasındaki meseleyi irdeleyecek, aralarındaki ilişkiyi/ilişkisizliği, kişinin vardığı noktaları klinik bağlamda ele alacağız. Bu vesileyle programımız, alanla ilgili olmakla birlikte seans odasının sınırlarına ve anlamına akıl yoran katılımcılara bir davet oluşturmaktadır

Hedef Kitle

18 yaş üstü ilgilenen herkes

Kontenjan

40 Katılımcı

Dersler

01 Eylül Pazartesi

Lacancı Klinikte Tanı Meselesi ve Öznel Yapılar (Tuba Alkan)

Lacancı psikanalizde tanı meselesi, yalnızca bir sınıflandırma sorunu değil, öznenin yapısını anlamaya yönelik etik ve klinik bir zorunluluktur. Lacancı teoride patolojiler değil, farklı öznel yapılar olarak ele alınan nevroz, psikoz ve sapkınlık, semptomların görünürdeki ifadelerinden ziyade, öznenin kastrasyona verdiği yanıt olarak değerlendirilir ve bu, öznenin Öteki karşısındaki konumundan bağımsız düşünülemez.

Peki, tanı meselesi analistin müdahalesini nasıl yönlendirir? Öznel yapılar, analistin dinleme biçimini ya da Lacan’ın deyişiyle tedavinin yönünü nasıl belirler? Bu oturumda, bu sorulara yanıt arayacağız. Ayrıca, DSM kategorileri ile Lacancı psikanalizin tanı ve semptomlara bakışındaki farklılıkları ele alacak ve özellikle borderline tartışması çerçevesinde psikanalitik tanının sınırlarını ve imkânlarını birlikte düşünme fırsatı bulacağız.

Lacancı Psikanalizin Temel Kavramları (Oğuzhan Nacak)

Lacan’a göre insan olmak, diğer bir ifadeyle öznelliğin inşası bir sürecin sonunda gerçekleşir. İnsan yavrusu en başında itibaren dilin ve Ötekinin direkt ve dolaylı etkilerine maruz kalır ve bu etkileşim onda birtakım sonuçlar ortaya çıkmasına neden olur. Özne, nesneyle ve Ötekiyle olan ilişkisinin koordinatlarını belirleyecek bir seçimle karşı karşıya kalır. Fakat buradaki seçim rasyonel ve bilinçli bir seçim değildir, bu bir zorunlu seçimdir. Lacan öğretisi boyunca özne haline gelme sürecini detaylandırmış ve öznel yapılara dair teorisini ortaya attığı çeşitli kavramlar ışığında temellendirmiştir. Bu oturumda ayna evresi, gösteren, yabancılaşma, ayrılma, jouissance, eksik, arzu, a nesnesi, fallus gibi Lacancı kavramlar tanıtılacak ve öznel yapılar bu kavramlarla ilişkileri içerisinde ele alınacaktır.

02 Eylül Salı

Delilik nedir? Geçmişten Bugüne Psikoz Kavrayışları Üzerine (Göker Aközgürer)

İnsanlık tarihi kadar eski olan delilik meselesi, birçok açıdan üzerinde halen uzlaşmaya varılamamış bir konudur. Bir kişide nasıl olur da delilik veya psikoz ortaya çıkar? Karşı karşıya olduğumuz bu fenomeni nasıl kavramsallaştırmamız gerekir? Psikoz salt nörobiyolojik bir kusurun sonucu mudur yoksa gelişim basamaklarında bir duraksama ile mi ilgilidir? Dahası psikozu bir hastalık olarak mı nitelendirmek gerekir yoksa öznel bir yapı olarak ele almak daha mı doğru olur? Ve eğer psikoza yönelik bir tedaviden bahsedeceksek bu tedavi neyi hedeflemelidir? Psikopatoloji tarihi boyunca bu sorulara oldukça farklı yanıtlar verilmiş ve halen tam bir uzlaşma sağlanamamıştır. Bu derste, psikozun geçmişten bugüne farklı kavrayışları gözden geçirildikten sonra psikanalizin bu konudaki ayrıcalıklı konumuna yakından bakılacaktır. Bu çerçevede, Freud’un psikozu nasıl kavradığı ve Lacan’ın bu kavrayışa nasıl katkılar yaptığı soruları ele alınacaktır.

Lacancı Psikanalizde Psikoz ve Klinik Görünümleri (Göker Aközgürer)

Freud için psikanalizi kurarken histeri ne kadar önemliyse Lacan için de kendi kuramını inşa ederken psikoz o kadar önem arz ediyordu. Psikotik hastaları detaylı incelediği uzmanlık tezinden başlayarak öğretisini ilerlettikçe psikoz üzerine de düşünmeye devam etmiş ve ardında kapsamlı bir psikoz teorisi bırakmıştır. Bu öğreti boyunca psikoza dair ayna evresine regresyon, Baba-nın-Adı’nın menedilmesi, sinthome, tetiklenmemiş psikoz gibi birçok kavramsal açıklama sunmuş, psikozun olası tedavileri üzerine ayrıcalıklı bir klinik anlayış geliştirmiştir. Bu derste Lacan’ın psikoz teorisine yaptığı bu kavramsal ve klinik katkıların bir özetini sunduktan sonra,  psikozun üç temel klinik görünüm olan şizofreni, paranoya ve melankoli ayrımından bahsedilecek ve özellikle şizofreni ve paranoyanın klinik görünümlerinin nasıl olduğu detaylandırılacaktır. Son olarak günümüzde Lacancı psikanalizin psikoza bakışının bir çerçevesi sunulacaktır.

03 Eylül Çarşamba

Tatil Günü

04 Eylül Perşembe

Histerinin Kliniği ve Tatminsiz Arzu (Tuba Alkan)

Histeri, Lacancı psikanalizde yalnızca bir semptomlar bütünü değil, tatminsiz arzunun yapısal bir ifadesi ve öznelliğin kurulma biçimlerinden biri olarak anlaşılır. Bu oturumda, Freud’dan Lacan’a uzanan çizgide histerinin “Kadın mıyım, erkek miyim?” sorusu ekseninde nasıl konumlandığını, arzu, eksik ve fallus kavramlarıyla nasıl şekillendiğini tartışacağız. Ayrıca, histerik söylemin analizde nasıl işlediğini, klinik pratikte hangi soruları gündeme getirdiğini ve analistin sessizliklerini, müdahalelerini örnekler üzerinden inceleyeceğiz. Bu oturumda hem teorik hem de klinik açıdan histerik yapıyı ele alma fırsatı bulacağız.

Obsesyonel Nevrozun Kliniği ve Arzunun İmkansızlığı (Ece Aşıroğlu)

Lacancı psikanaliz kuramında obsesyonel nevroz, öznel bir yapı olarak ele alınan nevrozun alt kategorilerinden birisidir. Nevrozu kişinin varlığına dair bir soru ile özdeşleştiren Lacan, obsesyonel özneler için bu sorunun “Ölü müyüm yoksa diri miyim?” olduğunu söyler. Öte yandan, bu kişilerin arzu ile çok tipik bir ilişkilenme biçimi vardır. Onlar için kendi arzuları, imkansızın arzusudur. Öteki’nin arzusu ise tahammül edilmezdir, ondan köşe bucak kaçmak gerekir. Peki, bilhassa Lacancı psikanaliz ile temas halinde olanların sıkça tekrarlandığını işittiği obsesyonel nevroz kuramına dair bu formülasyonların klinik görünümleri nasıl olmaktadır? Bu tanı nasıl konur ve bu öznelerle yürütülen psikanalitik bir çalışmada terapist nelerle karşılaşacaktır? Klinisyenin böyle bir çalışma içindeki manevraları ve nihai hedefi ne olmalıdır? Bu derste, obsesyonel nevrozun kliniğini birtakım vaka kesitleri ışığında detaylıca ele alacağız.

05 Eylül Cuma

Melankoli: Kayıp Nesnenin Gölgesinde (Ece Aşıroğlu)

Freud, Yas ve Melankoli (1917) adlı makalesinde melankoliğin sonsuz bir yasın ıstırabını çektiğini söyler.  Kişi nesneyi kaybetmiştir ama onunla birlikte neleri kaybettiğini bilemez. Söz konusu nesnenin gölgesi kişinin benliğinin üzerine çöker. Lacancı psikanalitik kuramda ise melankoli, öznel bir yapı olarak ele alınan psikozun alt kategorilerinden biridir. Kişinin ayrılamadığı bu nesne gerçeğin bir parçası ("un bout de réel") haline gelir. Melankolik, sonsuz yastan değil, gerçekteki nesneye kaçınılmaz bir yakınlıktan ötürü acı çeker. Peki, tüm bunlar klinik açıdan ne anlam ifade eder? Melankoli tanısı nasıl konulur? Melankolik özneler niçin bir terapiye başvururlar? Bu kişilerle yürütülecek olan klinik bir çalışmanın seyrinde bizi neler bekler? Böyle bir çalışma neyi hedeflemektedir ve bir tedavi mümkün müdür? Bu derste, tüm bu meseleleri birtakım vaka kesitleriyle birlikte tartışıyor olacağız.

Psikanalizin Sonu: Dönüşmek Ama Neye? (Oğuzhan Nacak)

Lacancı psikanalizin kliniğinin detaylı bir şekilde ele alındığı kampın son oturumunda bir psikanalizin neyi hedeflediği ya da hedeflemesi gerektiği ve ne vadettiği gibi konulara odaklanılacaktır. Lacan’a göre psikanalizin tek bir aracı vardır: sözcükler. Peki sözcükler nasıl olur da bir öznede radikal bir dönüşüme yol açabilir? Lacancı perspektiften bakıldığında psikanaliz, öznenin ana gösterenler tarafından belirlenen hikâyesinin ötesine geçmesini, jouissance alma yollarıyla kurduğu ilişkiyi yeniden düzenlemesini ve semptomunu radikal olarak yeni bir formda sahiplenmesini hedefler. Dolayısıyla söz konusu dönüşüm süreci, normatif bir iyileşmeden ziyade öznenin kendi arzusuna ve bölünmüşlüğüne dair yeni bir konum üstlenmesini içerir. Peki tüm bunlar ne anlama gelmektedir ve çağımızın öznesi için hala bir anlam ifade etmekte midir? Bu oturum boyunca bu soruların peşinden gidilecek ve kamp boyunca ortaya çıkan sorular etraflıca ele alınacaktır.

Detaylı Program

(Sıralamada ve İçeriktedeğişiklikler Olabilir)

 

Başvuru

Başvurunuz sisteme otomatik olarak aktarılacaktır. Üç gün içerisinde e-posta adresinize başvurunuzun ulaştığına dair bir onay mesajı gönderilecektir. Üç gün içinde bir onay mesajı almamışsanız, bir aksilik oldu demektir, bir daha e-posta yazın lütfen. Başvurunuz kabul edildikten sonra kabul edilmeniz durumunda kaydınızı yaptırmalısınız, sadece başvuru yapmak yeterli değildir.

Organizatör

İklim Keleşoğlu, iklim.kelesoglu@std.yeditepe.edu.tr

Ekin Şen, senekiin97@gmail.com

İçerik dışında, başvuru ve kayıtlarla ilgili sorularınız için

Firdevs Gül, firdevsgul@nesinkoyleri.org

Tuba Alkan

1 programı var

Psikoloji
Detaylar

Ece Aşıroğlu

1 programı var

Psikoloji
Detaylar

Oğuzhan Nacak

2 programı var

Psikoloji
Detaylar

Göker Aközgürer

1 programı var

Psikoloji
Detaylar

Arkhé Kampüsü

Arkhé Projesi 2014 yılında Nesin Matematik Köyü’nde doğdu; yıllar içinde büyüyerek etkinlik yaptığı mekanlara sığamaz oldu ve 2019'da Matematik Köyü’nün hemen yanındaki bir zeytinliğe taşındı. Şimdi kendi arazimizde, şehrin gürültüsünden uzakta, çalışmak istediğimiz konulara odaklanabildiğimiz ve akademik özgürlüğün kısıtlanmadığı bağımsız bir mekanı kurduk; iyileştirmek ve güzelleştirmek için tüm gücümüzle çalışıyoruz. Doğa ile iç içe olan bu zeytinlikte, dersliklerinde uzman eğitmenlerin eşliğinde tartışabileceğimiz, Şirince'nin geleneksel mimarisi ve çevre ile uyumlu bir kampüs inşa ediyoruz. 

ULAŞIM:

OTOBÜSLE: Bulunduğunuz yerden Selçuk’a giden otobüs firmaları olabilir. Yoksa ve otobüsle İzmir’e geliyorsanız, İzmir garajından Selçuk’a minibüsler kalkıyor. Havalimanına da yakın olan Gaziemir’den kalkan/geçen Selçuk minibüsleri de var.

UÇAKLA: İzmir Adnan Menderes Havalimanı'na indikten sonra İZBAN veya HAVAŞ ile Selçuk'a varabilirsiniz. HAVAŞ'ın kalkış saatleri ve ücretleri için buraya tıklayın. (Selçuk'a giden HAVAŞ için Kuşadası otobüsüne binmeniz gerekiyor.)

TRENLE: Havaalanından veya İzmir'in diğer birçok bölgesinden Selçuk’a İZBAN ile de ulaşabilirsiniz. Tepeköy aktarma istasyonunda inip yine indiğiniz yerden kalkan Selçuk trenlerine aktarma yapmanız gerekecek. Sefer saatleri için buraya tıklayın. (Arama yaparken bineceğiniz istasyondan - Tepeköy seferlerine bakıp sonra Tepeköy - Selçuk seferine bakın.)

ÖZEL ARAÇLA: İzmir’e geldikten sonra İzmir-Aydın otoyoluna girerseniz yaklaşık 50 km sonra Torbalı gişelerine ulaşacaksınız. Buradan da yaklaşık 20 km sonra Selçuk gişelerine ulaşacaksınız. Selçuk’un girişindeki ilk kırmızı ışıklardan sola dönerseniz Şirince yoluna girmiş olacaksınız. (Şirince tabelasını da göreceksiniz.)

ŞİRİNCE'YE ULAŞIM: Selçuk’tan Şirince’ye minibüsler var. Mevsime göre saatlerde değişiklik olabilir. Kabaca sabah 07:00 akşam 20.00'a kadar her 20 dakikada bir minibüs var (bunu otogarda teyit etmenizi öneririz, değişiklik gösterebilir). Şirince ile Arkhe arası 800 metre. Şirince'ye varır varmaz Yorgo'nun Mahzeni önünde inmeniz gerekir. Soldan tabelaları takip ederek kolayca varabilirsiniz.