Son Havadis 43: Düşmanımın düşmanı dostum mu, düşmanı olan fırsatım mı?

Geçen hafta yeterince olaylı bir hafta görmediğim için pas geçtim, ama bu iki hafta ilginç bir tablo oluşturdu.Karşınızda! Ek olarak, bu hafta Samos Sürgünü’nde “İslam coğrafyasında Türkiye” konusunu konuştuk. Şuradan dinleyebilirsiniz: İslam’ın Kılıcı Türkiye

Son Havadis’i desteklemek isterseniz Patreon sayfamızı ziyaret edebilirsiniz. Her destek daha kaliteli bir Havadis demek, unutmayın. Destek vermek için tıklayın

İngilizce servisimiz de başladı! Turkey Courier’de Sarp Duyar ile Türkiye gündemini tartışıyoruz. Türkiye’ye ilgili ancak Türkçe bilmeyen arkadaşlarınıza önerirseniz çok seviniriz! Video sayfası için tıklayın

(İdlib’de kartlar yeniden mi dağıtılıyor)^∞

Gün geçmiyor ki güzide coğrafyamızda kartlar yeniden dağıtılmasın. Bu hafta İdlib’de bu bitmek bilmeyen poker oyununun artık sayılması mümkün olmayan bir başka eline tanık olduk. Haberlere göre, Suriye Ordusu’nun M5 Otoyolu’na yaptığı son taarruzdan bu yana çevresi sarılmış olan bir gözlem noktası terk ediliyor. Hatırlayacağınız üzere Şam Yönetimi Rusya’nın desteğiyle Türkiye’nin sınır bellediği M5 Otoyolu’nu ele geçirmiş, Türkiye de İdlib içi bir yol olan M4 çizgisine çekilmişti. Bu süreçte M4-M5 arasında gözlem noktaları Şam kontrolündeki araziler arasında bir ada gibi kalmıştı. Havadis’te tekrar tekrar belirttiğim üzere, İdlib şu anda Türkiye’nin en plansız olduğu bölge. İdlib’e sığınan milyonların akıbeti, ve Şam’ın olası bir saldırısı halinde bu insanların ne kadarının Türkiye’ye sığınmak zorunda kalacağı gibi sorular Ankara’yı İdlib’de kalmaya zorluyor. Ancak hem İdlib içindeki grupların Türkiye-Rusya ortaklığına muhalefeti, hem de bölgenin güvenlik, altyapı gibi temel ihtiyaçlarının Türkiye tarafından karşılanması Ankara’yı bu ekonomik ortamda zora sokuyor. Tüm bunlara rağmen Türkiye’nin İdlib konusunda hala net bir tavrı yok. Sular durulunca Türkiye karşısında hala büyük bir sorun olarak İdlib’i bulacaktır. Ve Türkiye’nin kararsızlığına bakılırsa ilk kurşunun karşıdan gelmesi en büyük olasılık. Bunun meali de şu, bir noktada Şam İdlib’e tekrar saldıracak, ve Türkiye’nin plansızlığı korkulan senaryoların hepsine gebe olacak. 

Turkey withdraws from base in northwest Syria, sources say

TCMB Güvenilirliği

22 Ekim Perşembe günü gerçekleşen Para Piyasaları Kurulu, Merkez Bankası’nın politika faizini sabit tutmayı tercih ettiğini beyan etti. Beklentiler faizin 10,25%’ten 12%’ye varmasıydı. Böylece iki kez üstüste faiz artırımı yapılmış olacaktı. Piyasaların beklemediği bir biçimde faizin sabit tutulması sonucunda TL ani bir değer kaybı yaşadı, 7,80’den işlem gören Amerikan Doları, PPK kararıyla birlikte saat 2’de 7,96’ya vurdu. Daha önce de faiz oranları ve büyüme arasındaki bağlantıya değinmiştik. Erdoğan’ın düşük faiz isteğinin arkasında büyümeyi yüksek tutmak ve işsizliği azaltmak gibi bir fikir yatıyor. Covid-19 kriziyle katlanan işsizlik sorununu düşününce çok da kötü bir fikir değil bu aslında. Öte yandan, TL’nin değer kaybetmesi Türkiye’nin ihracat profiline ciddi bir katkı sağlıyor. Ama işin bir de servet kaybı yönü var. Her geçen gün hem Türkiye vatandaşlarının, hem uluslararası yatırımcının Türkiye’nin para politikasına ve TCMB’ye güveni azalıyor. Bu durum bize vatandaşın parasını bankada tutmak istememesi, TL yerine döviz şeklinde birikimlerini saklaması olarak geri dönüyor. Büyüme dediğimiz karmaşık denklemin içinde oldukça önemli parçaları başka bir yoldan kaybediyoruz aslında. Her geçen gün vatandaş Türkiye’de yaşamakla alakalı karamsarlaşıyor. Hem TCMB için, hem Türkiye ekonomisi için karanlık bir dönem sürmekte, sona erecek gibi de görünmüyor.

Kıbrıs’ta seçimleri Ersin Tatar kazandı

Kıbrıs’ta yapılan seçimler sonunda seçimi Türkiye’ye daha yakın olan Ersin Tatar kazandı. Tatar, adada ikili bir yönetimin kurulması taraftarı, bu aynı zamanda Türkiye’nin de desteklediği senaryo. Rakibi Mustafa Akıncı ise adanın tekrar birleşmesi taraftarıydı. Tatar’ın seçilmesi Kıbrıs’ta herkesin net olduğu sonucuna çıkmamalı, zira Tatar 52%, Akıncı 48% oy aldı. Türkiye’de gazetelerin manşetlerini gördüyseniz “Kıbrıs’ta Türkiye kazandı” mesajlarını görmüşsünüzdür, ancak durum bu değil. 2017 Cumhurbaşkanlığı referandumunu hatırlayın, oy oranları neredeyse Kıbrıs’taki seçim sonuçlarıyla birebir aynı. Türkiye’de bu oy oranıyla anayasayı değiştirdik, ama 3 seneden sonra bile parlamenter sistem tartışmamız bitti mi? Bitmedi. 

Suudi Boykotu

Suudi Arabistan geçtiğimiz haftalarda “Türkiye ile bağlantılı olan her şeyi” boykot etmek için çağrıda bulundu. Uzun vadeli bir çözüm olacağını, ya da Türkiye ekonomisine zarar vereceğini düşünmüyorum, ancak dış politikadaki durumumuzun tahmin edemeyeceğimiz nasıl sorunlara sebep olacağını göstermesi açısından mühim. Suudi’lerin boykotundan sonra ikinci bir kararın Fas’tan gelmesi sürpriz etkisi yarattı. Fas, normalde İslam dünyasındaki ikiliğin ortasında durmaya çalışan bir ülke. Türk mallarına koyduğu kısıtlamayı ise Ankara ile imzalanması beklenen bir serbest ticaret anlaşmasının hemen öncesinde getirdi. Burada Fas’ın Suudi çizgisine geldiğini düşünmüyorum, ama muhtemelen buradaki fırsatı görüyor ve serbest ticaret anlaşmasında daha iyi koşullar elde etmek istiyorlar. Tarih boyunca karşımıza çıkan durumlardan birisi de bu. Çok düşmanınız varsa size nötr devletler de bu düşmanlıkları kendi çıkarlarına kullanırlar.

Morocco’s restrictions on Turkish goods raise suspicions it’s joined Saudi boycott

Karabağ: İran sınırı kesildi

Geçtiğimiz haftalarda belirttiğimiz üzere, Azerbaycan’ın Karabağ’daki ilerleyişi yeterli görünmüyor, ve savaşın belirgin bir sonuca varmayacağı seziliyordu. Geçtiğimiz iki haftada başlayan taarruz ile Azerbaycan Ordusu Karabağ bölgesinin İran ile olan sınırını tamamen ele geçirdi. Stratejik bir hamle olduğundan, Azerbaycan’ın daha planlı davrandığını söylemek için henüz erken olsa da, savaş bitecek gibi görünmüyor. Kışın ilerlemenin zor olacağı bölgede iki tarafın da savaşı bitirmek için bir adımı ya da sebebi bulunmuyor, bu da muhtemelen sivil yerleşimlerin bombalanacağı bir kışa işaret ediyor. Rusya, bu hafta yaptığı açıklamada 5000 kişinin Karabağ çatışmasında hayatını kaybettiğini savundu, bu sayı iki tarafın verdiklerine göre oldukça yüksek, ama gerçeği yansıtıyor olma ihtimali kuvvetli. Aliyev bu hafta Karabağ’daki Ermenilerin “kültürel özerklik” sahibi olabileceğini söyledi ama bu basit bir halkla ilişkiler hamlesi gibi görünüyor. Azerbaycan yönetiminde, yıllarca Azeri Ordusu’na karşı savaşmış Ermenilerin Azerbaycan kontrolünde yaşamaya okey olması da, Azerilerin buna izin vermesi de absürt fikirler. Tüm bunlar olurken Türkiye Azerbaycan’a stratejik destek vermeye devam ediyor. Çatışmada kullanılan Bayraktar droneları (SİHA) sahada ciddi bir fark yaratmışa benziyor, Oryx blog’tan Stijn Mitzler’in tahminine göre Ermenistan Ordusu’na ait tankların 14-23%’ü Bayraktar TB2 droneları tarafından yok edildi. Buna karşılık 1 adet TB2 droneu düşürülebildi. Bu ekstrem bir taktiksel avantaj. Buna ek olarak, Azerbaycan’ın Türkiye’den askeri mal ithalatı 2020’nin üçüncü çeyreğinde rekor kırdı. Bu grafiğe bakınca Azerbaycan’ın bir hazırlık içinde olduğu Türkiye tarafından biliniyor olmalı. Bunlara ek olarak Ankara’dan bu hafta gelen açıklamada Azerbaycan’ın isteği dahilinde bölgeye asker gönderilebileceği belirtildi. Olay ciddileşiyor, uluslararası müdahale bekliyorum.

Turkish arms sales to Azerbaijan surged before Nagorno-Karabakh fighting