Son Havadis: 10. Hafta Özeti (2-8 Mart 2020)

2020 kışı yavaş yavaş yerini bahara bırakıyor. Yaz derhal gelse moduna şimdiden girmiş gibiyim. Bu hafta Son Havadis, Meriç’te İdlib, Moskova’da İdlib, İdlib’de İdlib, Meriç’te Mülteciler, Yeni Koronavirüs: Türkiye’de Neden Yok?, Selva ve Ailesi Türkiye’de başlıklarıyla karşınızdayız.

Son Havadis!

İsmimizden uzun süredir memnun değildik. “Haftalık Gündem Bülteni” hantal ve keyifsiz bir isimdi. Bilenlere danıştık, istişare ettik, ve yeni ismimizle karşınıza geldik. Bundan böyle, tekrar sıkılana kadar Son Havadis her pazar mail kutunuzda. “Son Havadis: Galaksinin en mühim haberleri!” 

Meriç’te İdlib, Moskova’da İdlib, İdlib de İdlib

Birkaç haftadır gözlerimiz İdlib’den başka bir şey görmez oldu. Suriye’de rejim kuvvetleri tarafından yapılan saldırıda 36 TSK mensubu hayatını kaybetmiş, Türkiye de tepki göstermişti. Ancak, NATO ve Batı’dan beklediği desteği göremeyen Türkiye, uzlaşmaya gitmek zorunda kaldı. Bu hafta Moskova’da bir ateşkes imzalandı. Ateşkesin kime tam olarak ne fayda sağladığına gelin bir bakalım.

Suriye

Kuzey Suriye’de ilerlemesi durdu. TSK’ya saldırısının ertesinde yüksek miktarda asker, tank ve uçak kaybı yaşadı. Ateşkes muhtemelen ordunun toparlanabilmesi için rahat bir nefes aldırmıştır. Askeri olarak bir şeyler yapabildiğini kanıtlar gibi oldu.

Rusya

Açık ara en kazançlı ülke. Az koyup, çok aldı. Bir yandan Esad’a bir kemik atmış oldu, rejim için bayağı prestij kazancı yaşandı, Esad’ın ordusunun da hala bir şeyler yapabildiği gösterildi. Aynı zamanda, Türkiye’ye Batı Bloğu’na dönmenin o kadar kolay olmadığını göstermiş oldu, hatta mültecilere kapıların açılmasıyla belki de bu senaryoyu daha da zorlaştırdı. Öte yandan, Türkiye’yle ilişki kopma noktasına geldi. Putin büyük bir kumar oynadı, ancak aynı zamanda Ankara’da Rusya’ya duyulan güvenin azalmasına yol açmış olabilir. Şimdi bakınca kazanmış görünüyor, peki ya 6 ay sonra? Rusya-Türkiye işbirliği devam edecek mi?

Türkiye

Kuzey Suriye’de statüko Türkiye aleyhine değişti. Rusya’nın sözünden çıkılamayacağı, ve NATO’nun Türkiye’ye baş düşmanı Rusya karşısında bile yardım etmeyeceği ortaya çıktı. İç siyasette hükümet ciddi bir geri adım atmak durumunda kaldı ve Rusya’yla uzlaştı, bu durum da internette Türk heyetinin bir fotoğrafıyla belgelendi. Öte yandan, İdlib’de yaşayan 3.7 milyon insanın Türkiye’ye akın etmesi gibi bir senaryonun önüne geçilmiş oldu,  şimdilik de olsa. Ancak, TSK’nın 8 gözlem noktası Esad kontrolündeki bölgede kaldı. Bu noktaların akıbeti muhtemelen Süleyman Şah Türbesi gibi olacak.

Batı ve Türkiye

Ankara, İdlib’den Türkiye’ye gelmesi an meselesi gibi görünen mülteciler karşısında son 2 yılda kurduğu her şeyin yıkılacağını görünce can havliyle eski müttefiklere döndü. NATO’dan iki batarya Patriot istendi, heyetler yollandı. NATO her ne kadar yardım etmek ister görünse de, anlaşılan Washington’dan ve AB başkentlerinden onay çıkmadı. Bana kalırsa Batının bu yaptığı bir hataydı.  Rusya’ya karşı Türkiye’nin desteklenmesi NATO için basit bir tercih olmalı. Ancak, uzmanların yıllardır uyardığı “güven aşınması” sorununun getirdiği bir sonuç bu. Yıllardır, Türkiye eski müttefikleri olan ABD ve AB’yi irrite edecek adımlar atmaktaydı. İdlib Krizi’nde gördük ki, eski evimize dönmek o kadar kolay değilmiş. Yine de, umudunuzu kaybetmeyin. ABD’nin açıklamasına göre, Türkiye’ye Patriot satışı hala ihtimal dahilinde.

Türkiye, İdlib’deki ilerleme dolayısıyla mültecilere Avrupa kapısını açmıştı. Şimdi ateşkes olduğuna göre, ne yapacağız? Kapılar açık mı kalacak, yoksa çatışma bittiği için kapatacak mıyız? Kapıları açma politikasından aradığımızı bulamadık. Bu konuya sonraki başlıkta bakacağız.

Pentagon says Patriot sale to Turkey still on table

Meriç’te Mülteciler

Türkiye’nin mültecilere kapıları açmasının ardında AB’ye verilen net bir mesaj var: “Ya bu yükü bizimle sırtlanın, ya da sonuçlarına katlanın.” Bu mesajın alınması durumunda Türkiye İdlib’de AB tarafından bir destek, ya da finansal bir yardım görecekti. İdlib’de destek çıkmadı, parasal destek için ise görüşmeler sürüyor. 

AB içinde de mültecilerle alakalı bir uzlaşma yok. Mültecilere en sıcak bakan ülke olan Almanya’da, sol partiler bir “insanlık paktı” çağrısında bulundu. Buna göre, alınan mültecilerin yükü ülke içinde eşit paylaşılmalı. Ancak, sağ kanattan da ciddi eleştiriler yükseliyor. Angela Merkel’in partisi olan Hristiyan Demokratlar’ın sağ kanadı mültecilerin Türkiye’de kalmasını destekliyor. Almanya’nın mültecilere karşı konumu değişirse, AB içinde mülteci meselesine destek ciddi azalacaktır. 

Sınırdan gelen haberlere göre, Yunanistan’a geçmek için giden mültecilere Yunan askeri biber gazı, plastik mermi ve bazı iddialara göre gerçek mermiyle müdahale ediyor. Gerçek mermi iddiası henüz tarafsız medya kurumlarında doğrulanmadı, ekleyelim. Sınırdaki kaotik durumdan bize kafasını uzatan iki gerçek var:

1- Bütün mülteciler Yunanistan sınırında, ama Bulgaristan sınırına giden yok. Neden?

Öncelikle, Bulgaristan Şengen Bölgesi’nde değil. O yüzden AB’ye girmiş sayılmayacaklar. Ama yine de, yaklaşmış sayılmazlar mı? Pazarkule’deki durum ortadayken, Kapıkule’den geçmek daha olası değil midir? Değildir muhtemelen. Sahi, biz bütün kapıları mı açtık, yoksa sadece Pazarkule’yi mi açtık?

2- Sınırı geçmeye çalışanların çoğunluğu Suriyeli değil. Suriyeli mülteciler neden gitmiyor?

Sınıra giden her gazetecinin söylediği şey, mültecilerin çoğunluğunun Suriyeli olmayışı. Sınırı geçenler arasında Kuzey Afrikalılar ve Afganlar var. Bu insanların çoğunluğu savaştan değil, ülkelerindeki yaşam koşullarından kaçanlar. Sanıyorum çoğunluğunun genç ve bekar olması da etkili, ilk çağrıda kalkıp gitmeyi deneyebiliyorlar. Ülkemizdeki Suriyeliler ise savaştan kaçan, kadın ve çocuk bulunduran aileler, muhtemelen hareket etmeleri daha zor.

Peki şu an sınıra gitseniz ne görürdünüz? Arkhé ekibinden Yağız Alp Tekin’in yazısı karşınızda.

Mülteci meselesi Avrupa Medeniyeti’ne ne yapar? AB bu akını asimile edip “Avrupalı” yapabilir mi? Arsen Nişanyan ve Sevan Nişanyan ile yaptığımız Samos Sürgünü podcastinde bu hafta bu konuyu konuştuk.

Mülteci krizinde gitmeyenler: “Türk halkının şikayet etmekte haklı yanı var, misafirliğimiz uzun sürdü”

As migrants try to reach EU, Germany’s left calls for ‘pact of humanity’

At Turkey’s frontier with Europe, everyone wants to be Syrian

Yeni Koronavirüs: Türkiye’de Neden Yok?

Çin’de ortaya çıkan ve dünyaya yayılan koronavirüs, Güney Kore, İran ve İtalya’yı kötü etkiledi. Bu ülkelerde şu an kısmi karantina uygulanmakta. Türkiye de bu ülkelerle olan uçak trafiğini durdurmuştu. Peki bu hastalık Türkiye’de neden yok? Başlangıçta sevinçle karşıladığımız Türkiye’de vaka bulunmaması haberi her geçen hafta daha korkutucu bir hal alıyor. Bu kadar hızlı bulaşan bir hastalığın, bölge için önemli bir transit noktası olan Türkiye’de çıkmamış olması normal mi? Bana kalırsa pek değil. Bu durumda karşımızda iki senaryo var.

1- Var ama bulunamadı: Bu bayağı tehlikeli bir senaryo. Hastalık takip edilemeden büyürse kontrol etmek çok zor. 

2- Bulundu ama saklanıyor: Bunun ne kadar zararlı olduğundan emin değilim. Eğer düşük sayıda vaka varsa ve bu vakalar kamu sağlığına tehdit oluşturmayacak şekilde tedavi görüyorsa, bence olumlu bir yaklaşım. Diğer yaklaşımların ülkeleri paniğe sürüklediğini gördük. Ancak limit doğru çizilmeli, eğer halk içinde yüksek sayıda hasta varsa bunu öğrenmek herkesin hakkıdır. 

Yeni Koronavirüs Türkiye ekonomisine de çok büyük tehdit arz ediyor. Dünya çapında turizme ve seyahate ciddi darbe vuran virüs yüzünden Türkiye’de de otel rezervasyonlarının iptal edildiğine dair duyumlar aldık. Türkiye’nin GSMH’nin 13%’ü turizmden sağlanıyor.

Turkey and other emerging markets face coronavirus rating pressure – S&P Global

Milli Güvenlik Sırları: Barış Terkoğlu ve Hülya Kılınç Tutuklandı

Türkiye’den gönderilen, ve geçen hafta Libya’da bir saldırıda hayatını kaybeden bir MİT ajanının kimliğini açık ettikleri gerekçesiyle Odatv gazetecileri Barış Terkoğlu ve Hülya Kılınç tutuklandı. Saçma sapan bir karar. Eğer iki gazeteci milli güvenlik sırlarını açık edebiliyorsa, yabancı istihbarat örgütleri çok daha kolay bunu yapabilir. Gazetecileri susturmak makul bir çözüm değil, istihbarat örgütümüzün gizliliğini artırmak bu günlerin deyimiyle “win-win”.

Bunları da söylüyoruz ama, muhtemelen bu tutuklamalar ardında yatan sebep kamuoyuna bilgi gelmesini engellemek. Türkiye kamuoyu Libya’da ne yaptığımıza dair çok az şey biliyor, devlet de bu durumu değiştirmemeye kararlı. Yani, yabancı istihbarat örgütlerindense kendi kamuoyundan çekinen bir yapı var karşımızda.

Yazarımız Barış Terkoğlu tutuklandı

Meclis’te Kavga

CHP’li Engin Özkoç, Meclis’te yaptığı bir konuşmada CB Erdoğan için “haysiyetsiz, şerefsiz, onursuz” gibi ifadeler kullandı. Bu sözlerin ardından Meclis’te bayağı sert bir kavga yaşandı. Bunlara müteakip, Erdoğan Özkoç’a, Kılıçdaroğlu da Erdoğan’a dava açtı. 

Sözler yasal olarak hakaret içeriyor. Ama kavga gibi seyir keyfi yüksek kepazelikler sergilemeye ne gerek var? TBMM 1990’larda Türkiye’de en güvenilen kurumlar listesinde ilk 10’a giremiyordu. Acaba bugün kaçıncı sıradadır?

CHP’li Engin Özkoç ne dedi? 

Selva ve Ailesi Türkiye’de

Geçtiğimiz haftalarda sosyal medyada kendini gösteren Selva ve babası, Türkiye’ye geldi. Suriye’de Esad Yönetimi’nin yeni ele geçirdiği Serakip’i terk eden aile, Hatay’da akrabalarıyla kalıyor. İkilinin ünlü olma hikayesi babasının Selva’ya bomba seslerine gülmeyi öğretmesiyle başlamıştı. Umuyoruz bu güzelliğin, ve görmediğimiz diğer ufaklıkların bir daha böyle şeylere gülmeleri gerekmez.

‘Salwa hates being famous’: A new life for laughing Syrian girl

Sizlere muhteşem bir hafta diliyoruz!