49. Hafta Özeti (2-8 Aralık 2019)

Bahçeli Af Teklifini Geri Çekti

MHP lideri Devlet Bahçeli, 163,000 adli hükümlünün cezalarında 5 yıllık indirime gidecek yasa teklifinden vazgeçtiğini açıkladı. MHP bu teklif için bir gerekçe göstermemiş olsa da, organize suçlardan hüküm giymiş kişiler için düzenlendiği düşünülüyordu. (1) Cumhur İttifakı’nın genel işleyişine bir zarar gelmeyeceği vurgulandı. (2) (3)

İnternet kullanıcılarının çok iyi bildiği üzere, Türkiye kamuoyu suçluların adalet sisteminden çok kolay çıktığını düşünüyor. Son zamanlarda gerçekleşen kadın cinayetlerinde halktan ciddi tepki yükseldiğini gören AKP için, af teklifi uzun zamandır geçiştirilmekteydi. Hükümete vereceği ciddi zarar düşünülünce, AKP için yerinde bir karar olduğu söylenebilir. Ancak, bu durumun Cumhur İttifakı içinde bir kırılma yol açabileceği muhakkak. Bahçeli’nin tüm kamuoyu önünde geri adım atmış olması, MHP içinde bir huzursuzluk yaratabilir. Bu durumda, arka kapılar ardındaki pazarlıkta AKP’nin MHP’ye ne vermiş olabileceği de merak konusu tabii.

1-Cumhur İttifakı’nda ‘af’ çatlağı

2-Bahçeli’nin ‘af teklifini’ geri çekmesi ne anlama geliyor?

3-MHP lideri Bahçeli: Af teklifini yanlış anlaşılmaması ve Cumhur İttifakı’nda tezatlık oluşmaması maksadıyla beklemeye aldık

Şehir Üniversitesi’nde İkinci Perde

Geçen haftanın bültenine konu olan İstanbul Şehir Üniversitesi’nde sular durulmuyor. Üniversite bu hafta Erdoğan’ın da gündemindeydi. Kurum üzerinden eski başbakan Ahmet Davutoğlu’nu, ve yeni parti kurmakta olan Ali Babacan’ı eleştiren Erdoğan, yolsuzluk yapıldığını iddia etti. Mülkiyet devrinin kanunsuz olduğunu söyleyen Erdoğan, Davutoğlu ve Babacan’ın durumdan mesul olduğunu ekledi. Davutoğlu ise bu suçlamalara, kararların AKP Genel Kurulu’nda alındığını söyleyerek karşılık verdi. (1)

İki taraf da haklı. Şehir Üniversitesi kurulurken anlaşılan yasalara uygun hareket edilmemiş, ancak dönemin siyasi iradesinin desteği sayesinde işlem yapılabilmiş. Ancak şimdi, eski dostların yolu ayrıldığından üniversite de güç dengelerinin arasında kaldı. Babacan ve Davutoğlu’na ek olarak eski ekonomi bakanı Mehmet Şimşek’i de eleştiren Erdoğan, üniversiteye kredi veren devlet bankası Halkbank’ın da dolandırıldığını söyledi. (2) 

Bu suçlamaların devamı gelecektir. Babacan ve Davutoğlu’nun isyan bayrağı açmalarının ertesinde, Erdoğan kredibilitelerini yok etmek adına bu adımları atıyor. Dolandırıcılık ve yolsuzluk iddiaları da bu eski bakanlara yargı yolunu açabilir. İstanbul Şehir Üniversitesi polemiği yakın zamanda son bulacak gibi görünmüyor.

1-Şehir Üniversitesi: Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu arasında ‘dolandırıcılık’ tartışması

2-Erdogan Accuses Former Allies of Alleged Fraud Over Halkbank

Lübnan Türkiye ve 6 Diğer Ülkeden Yardım İstedi

Lübnan’da devam eden protestolar sonucunda, yeni hükümet kurulmasında gerekli adımlar atılmakta, gözler işadamı Samir Hatip üzerinde yoğunlaştı. Lübnan’da giderlerini dengelemekte zorlanan hükümet, bir takım yeni vergiler getirmiş, bu da halkın sokağa dökülmesine sebep olmuştu. Hükümetlerin kemer sıkma politikalarından rahatsız Lübnanlıların protestosuyla işler daha da kötüye gitti, ve Lübnan Hükümeti 7 Aralık Cumartesi günü döviz yetersizliği bulunduğunu söyleyerek yardım istedi. (1)

Lübnan, Türkiye’nin 1970’lerde yaşadığına benzer bir döviz sıkıntısı yaşıyor. İthalatını fonlayacak kaynağı kalmadığı için, elzem ürünleri almakta zorluk yaşayan Lübnan’ın ilerleyen zamanlarda insani yardıma bile ihtiyacı doğabilir. Türkiye’nin ciddi bir yardım vereceğini beklemiyoruz, muhtemelen Lübnan Hükümeti de beklemiyor. Ancak, yardım talebinde bulunulması Türkiye’nin de Lübnan’da etkin bir oyuncu olduğu mesajını taşıması açısından önemli.

1-Lebanon appeals for aid to pay for imports of essential goods

Türkiye, Rusya’dan S-400’lerde Yeni Sipariş Üzerine Çalışıyor

Rusya Askeri İşbirliği kurumundan yapılan açıklamaya göre, Türkiye ve Rusya S-400’lerle alakalı yeni bir sipariş üzerinde çalışıyor. Londra’daki NATO zirvesinin ardından gelen karar, Türkiye’nin Batı ile oturduğu pazarlıkta yeni bir koz olarak karşımızda olacak. ABD uzun süredir, Estonya, Letonya ve Litvanya’nın NATO çerçevesinde korunması için Baltık Ülkeleri Koruma Planı’nı tüm NATO üyelerinden onaylı geçirmek istiyordu. Plana destek vermeyen Türkiye’nin Doğu Avrupa ve Baltık Ülkeleriyle arası açılmıştı. Londra’daki zirvede plana desteğini açıklayan Erdoğan, Batı’ya bir anlaşma ışığı yaktı. Ancak anlaşılan o ki, bu anlaşma için Erdoğan’ın da istediği şeyler var. En önde gelen istek YPG’nin terör örgütü olarak kabul edilip, buna göre muamele görmesi. İkinci ve daha arkaplanda olan istek ise, Doğu Akdeniz’deki doğalgaz çalışmalarında Türkiye’ye de pay verilmesi. Londra’daki zirvede Türkiye lehine bir gelişme görmeyen Ankara, bu hafta elini oynadı, ve Rusya’dan bir parti daha S-400 alınabileceği sinyalini verdi. 

Daha evvelden de yazdığımız gibi, Türkiye Rusya ve Batı arasında bir tango icra ediyor. Osmanlı’da Tanzimat dönemi dış politikasını bilenlere tanıdık gelecek bu stratejide Türkiye, kutupları çatıştırarak kendisine en iyi koşulları elde etmeye çalışıyor. Bu oyun yalnızca Batı’ya karşı da değil, Baltık Koruma Planı’na verilen destek aynı zamanda Rusya’ya karşı bir gözdağı oluşturuyor. 

Türkiye ayarında orta büyüklükte bir ülkenin, tüm dünyadan bağımsız bir dış politika icra etmesi hayaldir. O yüzden “tam bağımsızlık” gibi sözlere çok güvenmemek gerekli. Türkiye’nin dış politikasında dış ülkelerle işbirliği elzem bir noktada. Ülke yararına olacak kazanımlar elde etmekte çok yarar var tabii ki, ancak sürece uzun vadeli de bakabilmek çok mühim. Türkiye’nin Baltık Planı’na destek vermemesi Doğu Avrupa ve Baltık ülkelerinde rahatsızlık yarattı. Halbuki bu ülkeler Türkiye’nin NATO’daki varlığıyla alakalı görece destekçi konumdaydılar. Bu ülkeleri geri kazanmanın yanında, Türkiye’nin Batıya “güvenilmez müttefik” ya da “paralı asker” izlenimi vermesi uzun vadede Türkiye için zararlı olacaktır. Bu sebeple, Ankara’nın bu manevralarda çok ısrarcı olmaması da yararlı olabilir. Dediğimiz gibi, her şeyin fazlası zarar.

1-S-400 krizinde NATO Türkiye için kaçış kapısı

2-Erdogan drops block on NATO defense plan as trust issues linger

3-Turkey seeks to refresh NATO ties to balance Russia

4-Turkey says it did not fully approve NATO’s Baltic defence plan

5-ABD’nin YPG’ye desteği NATO’nun güvenlik planlarını etkiledi

6-Russia, Turkey working on new S-400 missile contract: Official

NATO İçi Tartışmaların Kısa Bir Tarihi

Trump’ın dünyanın polisliğini yapmayacaklarına dair kararlı duruşu 70.’si düzenlenen NATO toplantılarına damgasını vurdu. Devasa GDP’sinin %3.42’sini NATO için ayıran Amerika Birleşik Devletlerine karşılık, Rusya’dan korunmaya en çok ihtiyaç duyan Almanya, Danimarka, Slovenya gibi ülkelerin %2 eşiğinin altında kalması Trump’ın üye ülkelerin NATO bütçesine yeterince katkı yapmadığından yakınmasına neden oldu. Üye ülkeler arasındaki işbirliğinin artırılması ve hatta %2’lik oranın %4’e çıkarılması tartışmaları altında geçen zirve, diğer yandan da Macron’un NATO’ya kuşkulu bakışına sahne oldu. Trump’la yaptığı basın açıklamasında, birliğin yönünü kaybettiğini belirten Macron, NATO’nun beyin ölümü yaşadığını söylemişti. Macron, birliğin temel değerlerinin ve amacının belirlenmesi gerektiğini savunuyordu. Sahiden 70 sene önce Rusya’ya karşı kurulan birliğin artık bir amacı kaldı mı? 

Rusya vs. Nato 

2008’de Gürcistan’ın işgaliyle geri dönen yayılmacı Sovyet alışkanlıkları, 2014’de Rusya’yı Ukrayna’da hala devam eden bir vekalet savaşına soktu. 2016’da Amerikan seçimlerini manipüle eden Rusya şu sıralar Suriye’de Esad rejimiyle ortak devriye dahi yapıyor. Hal böyle olunca uyuyan devin uyandığını düşünenlerin sayısı artmış durumda (1). Rusya’nın güçlenip Batı ittifakına karşı alternatif bir güç olarak dünya sahnesine çıkması ve  kapanış bildirgesinde de adı geçirilen Çin gibi yeni bir aktörün kendisini göstermesi NATO’nun değerini Soğuk Savaş’tan beri hiç olmadığı kadar arttırmış durumda. Bu noktada 70. NATO zirvesinin belki de en önemli başarısı, Polonya ve Baltık ülkeleri konusunda Rusya’ya karşı verilen birlik mesajıydı (2). Tabi mükemmel bir ağız birliğinin olduğunu söylemek güç. Bu birlik mesajı Macron’un NATO-skeptisizmi(3), Trump’ın kafa karıştırıcı 5. madde yorumu (4) ve Erdoğan’ın YPG’nin terör örgütü ilan edilmediği sürece anlaşma metnine imza atmayacaklarını açıklaması (5) üzerine net bir şekilde verilemedi. 

Macron vs. Erdoğan

Macron Trump’la yaptığı basın açıklamasında NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiğini  iddia ettikten hemen sonra Nato içerisindeki çatlağın terörizm tanımı konusunda dahi kendisini gösterdiğini ve üye ülkelerin üzerine anlaştığı bir terörizm tanımının olmadığını ekledi. İşte konuşmasının tam da bu bölümünde, Türkiye’yi, Batı koalisyonuyla omuz omuza savaşmış YPG’yi terörist olarak tanımlamakla ve IŞİD benzerlerine yardım vermekle suçladı. Zirve sırasında yapılan 4’lü zirvede de Macron’un Türkiye’yi Doğu Akdeniz’deki varlığı ve Suriye’deki operasyon bölgeleri üzerinden sıkıştırdığı öğrenildi.  Erdoğan ise zirve sonrasında Marmara Üniversitesi’nde yaptığı bir basın açıklamasında Macron’a kişisel olarak bazı ithamlarda bulunduktan sonra (6) Anti-emperyalist bir yaklaşımla Fransa’nın Doğu Akdeniz ve Suriye’deki varlığını sorguladı ve Türkiye’nin bu bölgelerde garantör ülke olarak bulunduğunu ifade etti. 

1-A Call to Arms: Taking the Russia Threat Seriously 

2-NATO will respond to any attack on Poland or Baltics: Stoltenberg

3-Macron stands by NATO ‘brain death’ comment in clash with Trump

4-Trump’s demands for NATO is a ‘very rough way to play,’ a former top commander of the alliance says

5-NATO Zirvesi: Türkiye ittifaktan YPG konusunda istediği desteği aldı mı?

6-Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Macron’a sert yanıt: Önce sen beyin ölümünü bir kontrol ettir

Yapı Kredi Bankası’nın Ortaklık Yapısı Değişti

İtalyan Unicredit ve Koç Topluluğu, Koç Finansal Hizmetler ve Yapı Kredi Bankası’ndaki payların devirlerini kapsayan anlaşmalarını feshederek ortaklık anlaşmalarını sona erdirdiler. Yapılan yeni anlaşmaya göre Koç Topluluğu ve UniCredit’in yüzde 50-50 sahibi olduğu Koç Finansal Hizmetler’in bütün hisselerinin Koç Topluluğu’na geçmesi kararı alındı. Mevcut durumda Türkiye’nin en büyük üçüncü özel bankası Yapı Kredi’nin yüzde 81.90 hissesi Koç Finansal Hizmetler’e aitken, işlem sonrasında Koç Topluluğu, Yapı Kredi sermayesinin yüzde 9.04’üne doğrudan, yüzde 40.95’ine de Koç Finansal Hizmetler üzerinden dolaylı olarak sahip olacak.(1) UniCredit ise Yapı Kredi sermayesinde doğrudan %31,93 pay sahibi olurken, Yapı Kredi’nin kalan %18,08 oranındaki hisseleri Borsa İstanbul’da işlem görmeye devam edecek.(2)

Unicredit bu adımı neden attı?

Avrupa Merkez Bankası’nın Euro bölgesindeki bankaları kendisine yatırılan mevduatlara -%0.5 faiz uygulayarak zor durumda bırakması ve bu yolla da onları daha fazla kredi vermeye teşvik etmeyi amaçlaması finans dünyasında işlevselliği en çok tartışılan kararlardan bir tanesi. Negatif faiz oranları nedeniyle bilançolarını ve portföylerini gözden geçirmek zorunda kalan Avrupa bankaları ise şu ana dek çareyi çoğunlukla küçülmekte ve sadeleşmekte buldu. Türkiye ekonomisinin 2019’un ilk çeyreğini resesyonla geçirmesi ve bankacılık gelirlerinin düşmesi İtalyan Unicredit’in bu kararı almasında önemli bir rol oynamış olabilir.

Artıgerçek sayfasından Pelin Cengiz’in bir haberine göre ise İtalyan medyasında Yapı Kredi’nin Türkiye’de termik santral ve diğer enerji projelerini finanse etmesi hakkında yayınlanan haberler sonucu Unicredit’in kamuoyundan tepki görmesi, ardından da enerji yatırımı olan şirketlerin kredilerini geri ödemede sorunlar yaşaması üzerine Türkiye’deki payını azaltma kararı almış olması daha olası. (3)

1-Yapı Kredi’de Hakimiyet Koç’ta

2-Yapı Kredi’de ortaklık yapısı değişti

3-Unicredit, Yapı Kredi ile yedi termik santrale kredi verdi, şartlar değişti, çıkış süreci başlattı

Pisa sonuçları açıklandı: Türkiye yükselişte ama… 

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) 15 yaş düzeyindeki öğrencilere matematik, okuma ve fen bilimleri alanlarında üç yılda bir yaptığı Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nın (PISA) 2018 sonuçları geçtiğimiz hafta içerisinde açıklandı. Türkiye, 2015’e göre performansını gözle görülür biçimde geliştirdi, hatta OECD ülkeleri arasında matematik ve fen puanlarını en çok artıran ülke oldu. Son üç senede yaşanan bu dramatik artışa rağmen Türkiye okuma alanında 40. matematikte 42. ve fen bilimlerinde ise 39. olarak OECD ortalamasının altında kaldı. Fakat araştırmanın örneklemindeki önemli bir sorunun altını çizmekte fayda var. Nedense testin uygulandığı öğrencilerin %31’ini Meslek Liseleri oluşturuyor (2), belki de araştırmanın bu detayı Türkiye’nin düşük sıralamasını açıklayabilir. 

1-Utandıran sonuçlar

2-Hesap Oyunuyla Başarısız Oldular

Time dergisi 2019 yılının en iyi filmlerini seçti 

Listenin birinci sırasını ünlü İspanyol yönetmen Pedro Almodovar’ın son yapıtı Dolor y Gloria( Acı ve Zafer) aldı. Listede Once Upon a Time in Hollywood, the Irishman gibi çarpıcı ve iddialı filmlerin yanı sıra Altın Palmiye ödülünü kazanan ve kült olmaya aday olan Güney Kore yapımı Parasite filmi de bulunmakta.

Aldığı ödüllerden başka Almodovar’ın bir nevi kendisini anlattığı filmin en çarpıcı yanı ise dönemlere göre İspanya’nın rengi ve içinde bulunduğu rüzgârlı havayı, buna ek olarak Antonio Banderas’ın oynadığı yönetmenin hayatı ve bedeniyle olan ilişkilerindeki değişimin özgün nitelikte birbirine eklemlenmesidir. Dahası, küçük dokunuşlarıyla seyircide hedeflediği etkiyi hakkıyla verebilmesi Almodovar’ın filmlerini “ne çekerse izlenir” kanısına sevk ediyor. Lakin Joaquin Phoenix’in olağanüstü performansıyla izleyicileri uzun süre etkisinde bırakan ve canlandırdığı Arthur Fleck karakterinin içinde bulunduğu trajik ve dehşetengiz hal ve tepkilerini ziyadesiyle yansıtan Joker filminin listede olmayışı, birçok film severin de kabul edeceği gibi listenin objektifliğine gölge düşürmekte.

TIME, 2019’un en iyi filmlerini seçti

Haftanın Albümü: İstikrarlı Hayal Hakikattir     

Gaye Su Akyol’un aykırı tarzı, kaydırak burnu ve müziğindeki garip Anadolu-Batı sentezi izleyicilerin kafasını karıştırabilir. Fakat Türk Saykodelik Rocktan biraz olsun haberdar olanlar, Gaye’nin kullandığı müzikleri Erkin Koray’dan, Barış Manço’dan, Özdemir Erdoğan’dan anımsayacaktır.  Özellikle son dönemde Londra’da aldığı ödüller ve New York Times gibi hatırı sayılır gazetelerde çıkan röportajlarıyla kendinden çok söz ettiren Gaye Su Akyol, Anadolu Rock’ın senelerce üzerine kafa yorarak mükemmelleştirdiği Türk Sanat Müziği ve Saykodelik Rock sentezi geleneğinin üzerinde  yükseliyor. 2018 çıkışlı İstikrarlı Hayal Hakikattir albümünde Gaye’nin buğulu sesiyle okuduğu “Meftunum sana” gibi Türk Sanat Müziği lirikleri bir anda elektro gitar solosuyla kesilebiliyor, ya da enstrümantal ağırlıklı “Bir Yaralı Kuştum” gibi şarkılarda sadece düğünlerde duyulabilecek Türk Saykodelik müziğinin olmazsa olmazı org sesleri boy gösterebiliyor. Saykodelik Rock türü altında bir araya getirilmiş 11 şarkı, “İstikrarlı Hayal Hakikattir” albümünde unutulmaya yüz tutmuş Türk Sanat Müziği şarkılarını yepyeni bir yorumla biz dinleyicilerle buluşturuyor. Kariyerinin başlarında böylesine beklenmedik bir uluslararası üne kavuşan Gaye Su Akyol’un hayali umarız istikrarlı olur, hakiki olur.

Bu haftadan da bu kadar. Bu bülteni her pazar mail kutunuza almak için aşağıdaki formdan abone olabilirsiniz. Hoşçakalın!