19. Hafta Özeti (4-10 Mayıs 2020)

Discord kanalı açtık! Takip edebildiğim kadarıyla Son Havadis Türkiye standartlarının üstünde bir takipçi kitlesi oluşturdu. Bazılarınızla özelden de konuşup arkadaşlık kurduğumu gözönünde bulundurarak, hepimizin bir araya gelebileceği bir kanal oluşturmanın iyi bir fikir olduğuna karar verdim. Discord’da bir araya gelmenin güzelliği, kişisel verilerinizin korunacak oluşu. Telefon numaranız görünmüyor, ve istediğiniz rumuzla katılabiliyorsunuz. Türkiye’de siyasetin durumu düşünülürse, sanırım yerinde bir karar olduğu anlaşılacaktır. Buna ek olarak, Discord’da canlı yayın yapılabiliyor. Hatırlayacağınız üzere, virüs krizi patlamadan önce bir buluşma öneriyordum. Bu krizin dibi görülene kadar buluşmaya en yakın opsiyonumuz bu sanırım. Aşağıdaki linkten katılabilirsiniz. 

https://discord.gg/hypg2cX

Abone olmak için bu linke tıklayabilirsiniz. ABONE OLUN

Bülten hakkında görüşlerinizi duyurmak isterseniz:  LINK

Lira’da kırılmaya devam eden eşik

Lira, bu hafta yeni bir rekor kırarak 7,26 seviyesini gördü. En son 2018 yazındaki rekor düşüşten bu yana görülen en düşük kur, borç ödemeleri ile alakalı büyük bir soruna işaret ediyor. Bilindiği üzere, Türkiye dışarıdan para girişine bağımlı bir ülke. Borçların büyük bir kısmı da döviz olarak alınıp, döviz ile ödeniyor. Türkiye, para çıkışı konusunda petrol ve ithalat rakamlarından bir avantaj sağlıyor olsa da, bunlar yetersiz kalıyor.

Geçtiğimiz hafta düşen ithalat ve ihracat verilerini aktarmıştık. İthalatın düşmesi ve petrol fiyatlarının düşüşü Ankara’ya biraz daha oyun alanı açmasına rağmen, dışarıdan para girişinin durması rahatlama getirmiyor. TL’nin değerini korumak amacıyla yapılan döviz satışı Türkiye’yi

 gelişmekte olan ülkeler arasında en hızlı rezerv yakan ülke durumuna getirdi. Döviz rezervlerine katkı yapmak amacıyla Amerikan merkez bankası FED ile yürütülen swap anlaşması pazarlığının da iyi gitmediği öğrenildi. Bir FED yetkilisinin yaptığı açıklamaya göre, ABD’nin halihazırda “ortak güvene” sahip olduğu ülkelerle swap anlaşmasının olduğu söylendi. Ek olarak, ABD’nin kredi standartlarının yüksek olduğunu duyuruldu. Ortak lisana çevirdiğimizde bu, Türkiye ile bir swap anlaşmasının zor olduğu anlamına geliyor. Washington’daki politik idare olaya dahil olursa bu durum değişebilir, ama şu anda bu da pek olası görünmüyor. Bu durumda Türkiye’nin Batı dışındaki finansman olanaklarını zorlaması beklenebilir. Hatırlayacağınız üzere, seçim döneminde Çin’den 1 milyar dolarlık swap anlaşması bağlanmıştı. Çin ile yapılan swap anlaşmalarının ortak özelliği, yanında birtakım siyasi ve ticari tavizler barındırması. Maalesef bahsedilen 1 milyar doların şartlarını hala öğrenebilmiş değiliz, zaten bu swap anlaşmasını devlet duyurmamıştı, Bloomberg’ten öğrenmiştik. Döviz gereksiniminin bunca yoğun olduğu bu dönemde Türkiye’nin yine benzer bir adım atmasını beklemek yerinde olacaktır. Tekrar etmekte fayda olan bir başka durum ise: Bu tarz durumlarda ülkelere fon sağlamak amacıyla kurulmuş olan Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye’ye para verebilir. Ancak, Ankara’nın bu hamleyi politik olarak istemeyişi her şeyi zorlaştırıyor. Bu tavırla devam edilmesi durumunda Ankara döviz rezervlerinin tükenmesine karşılık farklı metodlarla para bulma yoluna mı gidecek, yoksa politik eğilimlerini bir kenara bırakıp IMF’ye mi gidecek, göreceğiz. Eklemekte fayda var, IMF’den para alınması durumunda uyulması gereken bazı şartlar olacaktır, bu durumda muhtemelen TL’nin değerini korumak için yapılan hamlelere de kısıtlama getirilecektir. Bu da kısa vadede TL’nin değerinde ekstrem bir düşüşe sebep olabilir. Uzun vadede ise, uluslararası parasal dinamiklere karşı daha dikkatli süreçler getireceğini düşünüyorum, bu da bana kalırsa iyi bir şey. Ankara, uzun bir süredir yaptığı parasal hamleleri ne Türkiye kamuoyuna, ne de uluslararası yatırımcılara açıklama ihtiyacı hissediyor, bu da şeffaflığı azaltıyor. Çin’den alınan 1 milyar doların haberini uluslararası basından almak gibi sonuçlar şeffaf olduğunu iddia eden ülkelerde yaşanamayacak bir gelişme.

Bunlara ek olarak, Türkiye, Londra’da TL’ye karşı işlem yaparak döviz kurunu manipüle ettikleri gerekçesiyle BNP Paribas, Citibank ve UBS kurumlarının TL ile işlem yapmaktan men etti. Serbest piyasa dinamikleri içinde açıklanamayacak bir yaklaşım, ancak kısa vadede Türkiye’ye avantajlı olabilir. Koronavirüs etkisinin piyasalarda yaptığı etki geçene kadar böyle önlemlerin alınması yerinde olabilir, ancak uzun vadede yatırımcı güveni sarsmaktan başka bir etkisi yok. Aklımızda bulundurmamız gereken, bu yasaklı kurumların aslında piyasadaki ruh halini yansıttıkları. TL’nin değer kaybedeceğine dair inanç finansal piyasalarda oldukça kuvvetli görünüyor, bu sebeple Türkiye’nin aldığı önlem üstyapıyı değiştirmeye çalışırken olayın ardındaki sebepleri gözardı etmek oluyor.

Turkey bans three banks from lira transactions as currency hits record low

Fed has swap lines with countries of ‘mutual trust’, policymaker says

Libya’da muhalif Suriyeliler’den sonra Esadcı Suriyeliler

ABD’nin açıklamasına göre, Esad Rejimi’nin Haftar ile görüşme halinde olduğu, ve Libya’ya Suriyeli Rejim kuvvetlerinden göndereceği öğrenildi. Hatırlayacağınız üzere Türkiye, Suriyeli muhalifleri Libya’da çatışmaya dahil etmişti. Buna karşılık Esad yanlılarının da Libya’da bulunması savaşı daha da katmanlı bir hale getiriyor. Anlayabildiğimiz kadarıyla Haftar’ı ve Esad’ı ortaklığa iten ortak diskur Türkiye karşıtlığı. Bunun yanında tabii ki benzer politik görüşlerden gelmeleri ve aynı destekçi grubuna hitap etmeleri var. Bu durum, Türkiye için uzun vadeli bir risk oluşturuyor, zira farklı Arap ülkelerinde Türkiye’ye karşı olan kanat yerel düzlemden uluslararası düzleme kayıyor. Türkiye ise, Libya’da desteklediği Sarraj Rejimi’nin aslında uluslararası kamuoyunun sözcüsü olduğunu iddia eden BM’nin tanıdığı hükümet olduğunu dünyaya anlatmakta yetersiz kalıyor. Bunda Türkiye’nin yıllardır Suriye politikasında işgalci görünmesinin de ciddi bir etkisi var tabii. Libya Savaşı’nın nasıl sonuçlanacağına bağlı olarak, Türkiye’nin 2000’lerin ortalarından beri güttüğü Ortadoğu stratejisinin tamamen çöktüğünü görebiliriz. Bu durum, Türkiye’nin uzun vadede bölge olan ilişkilerinin de muhtemelen onarılamaz bir noktaya varmasıyla sonuçlanacaktır. 

Buna ek olarak, AB’nin Libya’da ambargoyu desteklemek adı altında Haftar Rejimi’ne dolaylı destek vereceği İrini Operasyonu’nda bir gedik açıldı. Operasyona destek vermesi planlanan Malta, operasyondan çekildiğini açıkladı. Bunun sebebi ise, AB’nin mülteciler konusunda verdiği sözleri tutmaması, ve Libya’dan gelen mültecilerin yükünün tamamiyle İtalya ve Malta’ya bırakılması. Koronavirüs krizi sebebiyle AB ülkeleri mülteci alımını daha da zorlaştırdılar. Virüs krizinin devam etmesi durumunda Yunanistan ve İtalya da bu mülteci akınından zararlı çıktıklarını görüp operasyondan çekilebilir.

U.S. says Russia is working with Syria’s Assad to move militia to Libya

Malta pulls out of new EU Libya sea patrols in migration row

Türkiye MSB: Hala ABD’ye F-35 parçası sağlıyoruz

Savunma sanayiinden yapılan açıklamaya göre Türkiye, F-35 programına hala parça sağlıyor. S-400’lerin alınmasının ertesinde F-35 programından çıkarıldığı duyurulan Türkiye, aslında program için çok mühim bir noktadaydı. Araba endüstrisinde görüldüğü üzere parça üretimi konusunda rekabetçi fiyatlar sağlayabilen Türkiye’nin programdan çıkarılmasının maliyetleri 600 milyon dolar arttıracağı söylenmişti. Anlaşılan, Atlantik Okyanusu’nun iki kıyısında da Türkiye konusunda karar hala tam olarak verilmiş değil. Türkiye’nin S-400’leri hala devreye sokmamış olması, ABD’nin F-35’lerde hala parça alımını sürdürmesi buna delalet. Tahminlerime göre, virüs krizi sonrasında Türkiye, Rusya ile olan işbirliğini azaltıp tekrar NATO çizgisine dönecek. Bu durum için koşullar oluşana kadar da bu sürüncemeli halin devam etmesini bekleyebiliriz.

Turkey says it is still delivering parts for U.S. F-35 jets

Koronavirüs: TÜİK’ten gelen aklıselim

Geçtiğimiz haftalarda Türkiye’de koronavirüsün zirve yapmakta olduğunu yazmıştık. Bu hafta da Ankara’dan gelen açıklamalar, başkentin de durumu böyle gördüğünü ortaya koydu. Plana göre, Mayıs ayı boyunca normalleşme adımları atılacak. THY’nin de haziranda uçuşların bir kısmını tekrar başlatacağı duyuruldu. Bana kalırsa virüs krizinden beri atılan en doğru adımlardan birisi bu hafta TÜİK tarafından geldi. Planlara göre, TÜİK Türkiye içinden rastgele seçtiği 500,000 kişiye antikor testi uygulayarak ülkede virüsün etkilediği toplam nüfusu bulmaya çalışacak. Bildiğiniz üzere, çeşitli istatistiksel metodlarla tüm nüfusu incelemeye gerek kalmadan bütün nüfus üzerine çıkarımlar yapabiliyoruz. Seçim tahminleri de bu yolla yapılıyor. TÜİK de, yaptığı bu araştırma sayesinde Türkiye’de koronavirüsü geçirmiş kaç kişi var, bunu öğrenecek. Bunun faydası nedir derseniz, virüsün ölüm oranı hakkında bize bilgi verecek, ve Türkiye özelinde sürü bağışıklığına ne kadar yaklaştık, bunu göreceğiz. Mesela, araştırma sonucunda nüfusun 60%’ının hastalığı geçirdiğini öğrenirsek, bu durum kısıtlamaları kaldırmak için yeterli sebep olabilir. Aynı zamanda, karantina ve kısıtlamaların belki de beklediğimiz kadar etkili olmadığını gösterebilir. Hala plan aşamasında olduğu anlaşılan plan umuyorum işleme konur, bildiğim kadarıyla dünya çapında böylesi bir araştırmanın yapıldığı ilk ülkelerden biri olacağız bu durumda.

Turkey plans half a millon antibody tests to fight outbreak

Haftanın Videoları

1923 senesinde İstanbul’da bir gezintiye ne dersiniz?

Arkhe kamplarından bir katılımcımızın kurduğu Youtube kanalında davranışsal iktisadın temelleri anlatılıyor. Bu yenilikçi alan hakkında Türkçe’de içerik bulmak çok zor normalde. Kaçırmayın!

Aliexpress’ten ürün alsanız ne kadar sürede gelir? Havayolu kargosu yapmak neden bunca pahalandı? Uluslararası kargo sektörünün dinamiklerini ve koronavirüsün darbesini anlatan bir video.