2. Hafta Özeti (6-13 Ocak 2020)

2020’nin ikinci haftasını devirdik. Bu hafta bülten neden gecikti derseniz, birçok kişi bültenin pazartesi gelmesinin daha çok okunması için yararlı olacağını söyledi, biz de denemek istedik. Birkaç kez daha deneyeceğiz, böylece bir son karara varacağız. Sizin de herhangi bir konuda öneriniz varsa lütfen bize iletmekten çekinmeyin: archeprojesi@gmail.com

Abone olmak için bu linke tıklayabilirsiniz. ABONE OLUN

Dahiliye

Türk Akımı Doğalgaz Boru Hattı

Rus doğalgazını Karadeniz üzerinden Avrupa’ya taşıyacak olan “refahın simgesi” Türk Akımı doğalgaz hattının açılışı bugün yapıldı. (1) Anlaşmaya göre 15.75 milyar metreküplük iki borudan birisi Türkiye’yi beslerken diğeri Bulgaristan üzerinden Sırbistan ve Macaristan’a ulaşacak. 

Medyada tarihi bir gün olarak lanse edilen Türk Akımı doğalgaz boru hattı projesini sizin için araştırdık.  

Avrupa her ne kadar enerji konusunda Rusya’ya bağımlılığını azaltmaya çalışsa da şimdilik bunu başarabilmiş değil. Enerji konusunda kendi kendisine yetemeyen Avrupa Birliği’nin enerji talebinin %50’den fazlasının dışarıdan karşılandığı göz önünde bulundurulduğunda Türk Akımı doğalgaz hattı Rusya’nın enerji ihtiyacı artan Avrupa’ya açtığı yeni bir doğalgaz yolu olarak görülebilir. (2) Fakat Avrupa’nın artan enerji ihtiyacı daha önce yapıldığı gibi Ukrayna üzerinden karşılanabilirdi, neden Rusya Avrupa pazarına daha yakın olan Ukrayna’yı değil de Türkiye’yi kullandı? 

Geçtiğimiz senelerde Ukrayna krizi doğal gaz boruları konusunda da patlak vermişti. Ukrayna Rusya tarafından kendilerine verilen doğalgazın kısıldığını açıklarken; Rusya da Ukrayna’yı boru hattındaki gazı çalmakla suçlamıştı. (3)  Önümüzdeki dört sene içerisinde Ukrayna üzerinden sağlanan doğalgaz kapasitesinin 65 milyar metreküpten, 40 milyara düşeceği göz önünde bulundurulunca, Rusya bir süredir sorunlar yaşadığı ve doğalgaz transit gelirlerinden yılda üç milyar dolar kazanan Ukrayna’yı cezalandırmak istediğinin sinyallerini çoktan vermişti.  Türk Akımı boru hattı düşük kapasitesine rağmen Doğu Avrupa pazarı için Ukrayna’sız bir alternatif yaratması açısından önemli. Peki bu projenin Türkiye’ye katkısı nedir? 

Artılar 

  • Transit gelirleri 

Her ne kadar Gazprom ile yapılan anlaşmanın detaylarına internette ulaşamasak da Ukrayna topraklarından geçen 60 milyar metreküp doğalgaz için Ukrayna’nın yıllık yaklaşık 3 milyar dolar kazandığını biliyoruz. Türkiye’den Avrupa’ya geçecek doğalgaz miktarı 15.75 milyar metreküp ve boru hatları için kilometre bazında daha az Türk toprağı kullanılıyor. 

  • Gaz dağıtım merkezi olmanın getireceği jeopolitik avantajlar 

Bahsi geçen jeopolitik avantajlar aslında uzun vadeli ve muallak avantajlar. Gelin Prof. İrfan Kaya Ülger’e kulak verelim: “Uzun vadede ise artımız bir enerji merkezi olarak kurgulanıyor oluşumuz. Eskiye kıyasla, doğu ile batı arasında merkez olma konumumuz daha da güçlenecek. Bölgedeki stratejik önemimiz artacak. Türk Akımı’nın hayata geçmesi, Türkiye’nin enerji merkezi olma yolunda attığı en önemli adımdır.” (4)

Eksiler  

  • Türkiye’nin enerji konusunda Rusya’ya bağımlılığı artacak

Türkiye halihazırda petrol ihtiyacının %25’ini, kömür ihtiyacının %30’unu ve  doğalgaz ihtiyacının %52’sini Rusya’dan ithal ediyor. Her ne kadar yeni hat Rusya’ya olan bağlılığımızı  büyük ölçüde arttırmayacak olsa da Türk Akım ile Rus doğalgazını sadece ve sadece Türkiye’ye taşıyan özel bir boru hattının olması Rusya ile siyasi bir kriz durumunda bu boru hattının kapatılması/kısılması anlamına gelebilir. Benzer bir durum 2015 yılında Ukrayna krizinde yaşanmıştı. Yılda 40 milyar metreküp doğalgazına ihtiyaç duyan Türkiye’nin doğalgazını depolayacak büyük bir tesisinin olmaması nedeniyle vanaların kapanması günlük hayatı felç edebilir.  

  • Doğalgaz fiyatlarında herhangi bir indirim, başkalarına satma hakkı yok

Rusya’nın topraklarını ve projenin adını kullandığı Türkiye’ye bir kıyak yapması beklenirdi. Fakat Türkiye’ye özel bir fiyat tarifesi uygulanmayacak ve Türkiye’nin kullanmadığı doğalgazını başka ülkelere verme hakkı olmayacak. 

1-Vanalar Açıldı  

2-Europe Energy Dependency 

3-Ukraine Russia Gas Dispute 

4-Türk Akımı Projesi- Sözcü 

Erdoğan’dan asgari ücret jesti  

Geçtiğimiz hafta içerisinde Türkiye’deki tepeden inmeci siyasi düzeni göz önüne seren bir olay yaşandı. Asgari Ücret Komisyonunda Türk-İş, Hak-İş ve DİSK gibi sendikaların devlet yetkilileriyle amansız bir pazarlık içine girdiğinden daha önceki bültenimizde  bahsetmiştik. Dördüncü toplantıdan sonra, orta yol bulunmuş sendikaları tatmin etmese de brüt 2 bin 943 lira ve net 2 bin 324 lira üzerinde anlaşılmıştı. 

Olayın üzerinden bir hafta geçtikten sonra Çalışma Bakanı Zehra Selçuk beklenmedik bir sürprizle bir “jest yapacaklarını” ve kararlaştırılmış asgari ücrete ek 75 lira zam yapacaklarını söyledi. Bu açıklama haftalar önce Erdoğan’ın aynı kelimelerle asgari ücret konusunda bir “jest” yapacaklarını andırması açısından kayda değer.

Siyaset, bilindiği üzere bir tavizler mekanizmasıdır. Açıklanan asgari ücretin memnuniyetsizlik yaratması halinde hükümete çıkacak faturanın maliyeti görüldü, ve bu kitleyi tatmin etmek için bu “jest” yapıldı. “Karar bir kere verilir” demeyin, böyle pazarlıklar demokrasilerde normaldir, ve siyaset sürecinin “al gülüm ver gülüm” safhasının bazen kararlar verildikten sonra da devam edebildiğini gösterir. 

1- Bakan Selçuk’tan Asgari Ücret Jesti 

Hariciye

İran’dan Savaş Çıkmadı

Geçtiğimiz hafta İran Kudüs Ordusu’nun başındaki Kasım Süleymani’nin ABD tarafından suikaste uğramıştı. Bunun üzerine çoğu kişi nefesini tutmuş savaş beklerken, biz sizlere buradan savaş çıkma ihtimalinin zor olduğunu söylemiştik. (1) İran bu hafta, ABD’ye misilleme olarak Irak’ta bir ABD üssünü vurdu. Ancak olayda hiçbir ABD’li yara almadı. (2) İran’ın bu hareketi net bir biçimde krizi sönümlendirmek istediğini gösteriyor. 

İran Rejimi, milis aktiviteleri ve konvansiyonel olmayan savaşlarda oldukça başarılı. Ülkelerin ordularının direkt olarak birbiriyle savaşması konvansiyonel, vekiller yoluyla, terör aktiviteleri ve nüfuz yoluyla savaşlar konvansiyonel olmayan savaş yollarıdır. Bu başarısını Suriye ve Irak’ta görmüştük. Bu ülkelerde İran Ordusu, gayriresmi yollardan bulunarak bölgede kendine nüfuz devşirmeyi başarmıştı. Ancak, konvansiyonel bir savaş durumunda İran’ın şansı aynı olmayacaktır. ABD’nin ordusu, donanması ve hava kuvvetleri İran’ı katlar nitelikte, komşuları arasında da İran’ı sevmeyen ülkeler var. Bu yüzden İran’ın savaş çıkarması beklenemezdi, nitekim çıkarmadı. Ancak, bu İran’ın yenilgiyi kabul edeceği anlamına da gelmiyor. Yine sahada el altından çalışmaya devam edecek, çünkü güçlü olduğu yanı bu. Bu da ABD’nin uğraşması gereken daha çok terör vakası anlamına gelebilir.

İran bu hafta aynı zamanda bir sivil yolcu uçağı vurdu. Başlangıçta Ukrayna Havayolları’na ait uçağın düşmesiyle bir ilgisi olmadığını söyleyen İran, ilerleyen günlerde uçağı “yanlışlıkla” vurduğunu kabul etti. (3) Açıklamaya göre, uçak aniden yol değiştirdi, ve İran askerleri uçağı kritik bir bölgeye doğru ilerleyen bir balistik füze zannederek düşürdü. Uçakta 176 sivil hayatını kaybetmişti. Bu, garip ve yüz kızartıcı bir “kaza”. Eğer gerçekten bir kazaysa, İran’ın radar ve gözlem faaliyetlerindeki sıkıntıyı gösteriyor. Eğer değilse, İran içinde savaş çıkmasını isteyen bazı odaklar olduğuna işaret edebilir.

1- 1. Hafta Özeti (29 Aralık 2019-5 Ocak 2020)

2- Iran attack: US troops targeted with ballistic missiles

3- İran, Ukrayna uçağını ‘yanlışlıkla’ düşürdüğünü itiraf etti, mağdurlar adalet istiyor

Libya’da Ateşkes Bekleniyor

Türkiye’nin tezkeresini onayladığı Libya meselesinde bir eşiğe gelindi. Bu hafta taraflar arasında bir ateşkes için diplomatik temaslar yapılmaktaydı. Daha evvelden bunu kabul etmeyen Haftar Yönetimi, bu hafta ateşkes için masaya oturmayı kabul etti.

Ateşkesten ne çıkabilir? İki farklı hükümet, Libya’yı yönetmeye talip. Ateşkes olduğunda bu iki taraftan birisi vazgeçmeyecek. O zaman bu ateşkesin yararı nedir? Türkiye’nin Libya’ya asker göndermesinin ciddi bir olasılık haline gelmesi, savaş alanındaki dengeleri değiştirmek üzereydi. Şimdi tarafların bu değişikliğe hazırlanması için zamana ihtiyaçları olacak. Türkiye’nin de niyetinin bu olduğu anlaşılıyor. Geçen hafta da belirttiğimiz gibi, Libya’da bir TSK varlığı zor ve maliyetli, zira Erdoğan’ın ziyaret ettiği Tunus bu duruma yeşil ışık yakmadı. Görüldüğü üzere, bu durumda Türkiye diplomatik yollarla dengeyi değiştirmeye odaklanıyor. Bundan bir gelişme elde edemezse, asker gönderimi tekrar gündeme gelebilir. Ama belirttiğimiz gibi, komşu ülkelerin birinden destek alınması mühim. 

1- Libya’s renegade general declares ceasefire, ending nine-month attack on capital

Haftanın Albümü:   Hayde  

Karadeniz yaylalarının asi sesi Kazım Koyuncu’nun 2004 yılında çıkardığı solo albümü, Hayde ile karşınızdayız. Laz tınılarını Rock’n Roll müziğiyle sentezleyerek Türkiye’de benzeri görülmemiş bir tarz yaratan Kazım Koyuncu 33 yaşında akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybetmişti. Her ne kadar Kazım Koyuncu adı altında çıkan bir albüm olsa da, Hayde’nin  müziksel anlamda güçlü bir ekip işinin sonucu olduğu belli oluyor.

Koyuncu’ya bu albümde  Şevval Sam ve İberya Özkan gibi isimler de eşlik ediyor. Şarkılarda koro kullanımının yanı sıra kemençe , tulum gibi yerel sazların kullanılması kulaklarımızın pek de alışkın olmadığı tınılar. 

 Bir hareketli bir hüzünlü şarkı sıralamasıyla giden albümün sunduğu belki de en değerli deneyim iç titreten tulum soloları!  Sadece bu sololar için dahi bu albüme bir göz atmanızı öneririz.