(Arkhe'ye geliş 7 Temmuz, ayrılış 12 Temmuz'dur)
İlkini düzenlediğimiz ve gelenekselleşmesini umut ettiğimiz bu çalıştayda interdisipliner bir yaklaşımla Carl Gustav Jung'un 'psişe' kavramını ele alıyor olacağız.
Bu çalıştay boyunca beden-ruh-zihin-tin temalarını araştırıyor olacağız.
Çalıştayımızda Zürih Enstitüsünden Jungiyen analistlerin yanı sıra felsefeden, psikiyatriye, beden üzerine çalışan eğitmenlerden, masal anlatıcılarına uzanan bir yelpazede fikir alışverişinde bulunacağız, birbirimizin fikirleriyle beslenip dönüşmek için alan açacağız.
Kendisinden sonraki birçok psikoloji ekolüne ilham olmuş olan Carl Gustav Jung'un ve ardıllarının otobiyografilerinin analitik kuramla özgün bağını inceleyeceğiz.
İnsanın hikayesinde sembollerin ve mitlerin izini takip edecek, bunların bireyin hayatındaki tezahürleriyle ilgili bilgi ve deneyimimizi birbirimize aktaracağız.
İlk insandan modern insana ortak olan şeyler nelerdi, hangi açık ve örtük biçimlerde bunun izi sürülebilir sorusuna yanıt arayacağız.
Doğanın içerisinde geçireceğimiz bu birkaç günde psişeyi birçok bileşeniyle ele almayı ve Türkiye'de Analitik Psikoloji'ye temas eden alanlarda çalışan insanların arasında doğacak değerli etkileşimlerden bütüncül bir öğrenim alanı sağlamayı umut ediyoruz.
Sizleri aramızda görmekten heyecan duyarız!
DERS İÇERİKLERİ
DİDEM ÇİVİCİ
“Psişenin Tezahürleri: Ruh-Beden-Tin-Zihin”
Teorik
Jung’un psişesi bir dörtlülüktü (quaternio): Ruh, beden, tin ve zihin. Bu dört unsur, fonksiyonel şekilde psişik bütünlüğümüzü oluşturur ve doğanın dört elementi gibi çalışır.
Analitik psikolojinin derinliklerine inmeyi hedefleyen çalıştay oturumlarının temel unsurlarını inceleyeceğimiz bu giriş sunumunda psişe ile doğa arasındaki ilişkiyi temel alarak insan doğasını analitik psikoloji açısından inceliyor olacağız.
“Dream Body: Aktif İmgelem Aracılığıyla Yolculuk”
Pratik
Analitik psikologlarca pratik edilen ‘Dream as Body Map’ tekniğinden esinlenerek geliştirilmiş bir aktif imgelem pratiği bizi bekliyor. Oturum, “aktif imgelem” yönteminin anlatımıyla başlayacak ve sonrasında, kendi rüyalarımızla bedenimizi buluşturacağımız bir yolculuğa çıkacağız.
“Oyun ve Bireyleşme” (Işılay Kara Tekgül - Didem Çivici ortak oturum)
Teorik/Pratik
“Yeni bir şeyin yaratılması akılla değil; iç zorunluluktan hareket eden oyun içgüdüsü ile gerçekleşir.”
C.G. Jung
Oyunun insanlık tarihindeki konumu, kültür öncesinde bir bizâtiliktir yani medeniyet oyunu inşa etmez; oyun medeniyeti şekillendirir. Bireylerin ya da onların oluşturduğu toplumların farklı pek çok sürecinde “oyunun” sihirli dokunuşu ile anlam zenginleşir, derinleşir. Derinlik söz konusu olunca da onu destekleyen unsurlar göz ardı edilemez. Oyunun gizli dilinde semboller, ritüeller, inançlar vardır. Bu kuvvetli birliktelik bireyi topluma, toplumu bireye katarken oyun, insanın anlam arayışında vazgeçilmez dışavurumlardan biri olmaya devam eder. Analitik psikoloji açısından oyun, bireyleşme sürecinde ortaya çıkması zorunlu bir güdüdür. Çocukluğumuzda kendiliğinden ifade bulan oyun ve merak, dış dünyaya adapte olmayla birlikte zayıflar ve kişi katılaşmaya başlar. Bu gelişimi durduran bir etkendir ve nevrozun temellerini atar. Bu sebeple ilkini gerçekleştireceğimiz Analitik Psikoloji Çalıştayı’nda oyun ve bireyleşme ilişkisini irdeleyip oyunun kadim etki gücünü hep beraber sorgulamaya çalışacağız.
ENDER ERDİKİCİ
Analitik Psikoloji psikoterapi yöntemlerinde psişe kapsamindaki tin -ruh-beden-zihin bütünlüğünün ve işlevselliğinin önemini irdeleyecegiz.Bütün psikolojik fenomenleri kapsayan bu oluşumları C.G Jung konseptiyle değerlendireceğiz.Psikoterapi sürecinde yapılan yaratıcı çalışmalar (Resim,rüya analizi,aktif imgelem,öykü vs.) ile içsel dinamiklerin yeniden aktive edilmesi,bilinç ve bilinçdışı arasında bağlantı kurulması konusunu işleyeceğiz.Psişenin kendini düzenleyen dengeleyen bir unsur olduğu konusunu ve bu konudaki tecrübelerimizi sizinle paylaşacağız.
Carl Gustav Jung'a göre insanın kendini bulma,ben olma süreci psikolojik gelişimin en can alıcı noktasıdır.insanin kendini bilmesi,bulması,bütün olması,hem kendisi ile hemde kendisini çevreleyen doğa ve evrenle.
Bu konu sadece batının değil sizinde bildiğiniz üzere doğu kültürünün de ilgi ve odak noktası olmuştur.(Mevlana,Îbnü'l Arabi,Yunus Emre vs.)Benlik mevhumunu ele alırken binlerce yıl geriye gidecegimiz bu seyahatte irdeleyecegimiz konular arasında;
Şamanizm,Hinduism,Budism,Brahmanism,Zerdüstlük,Antik Mısırlılar,Kabala,Hıristıyanlık,Rönesans -Reform ,Hümanist akım ve bu akıma damga vurmuş düşünürlerin Benlik ve kendin olma konusunda söyledikleri sözlerden alıntılar.
REHA KULDAŞLI
I. Oturum: Carl Gustav Jung ve Mistik Gelenekler
Analitik psikolojinin kurucusu Carl Gustav Jung, dünyanın dört bir yanındaki mistik
geleneklere derin bir ilgi duymuştur. Simya, Doğu dinleri, Gnostik öğretiler ve Batı ezoterizmi üzerine yaptığı çalışmalar, insan ruhu (psişe) hakkındaki kuramlarını kökten etkilemiştir.
Jung, kültürel farklılıklarına rağmen, mistik geleneklerin içsel deneyimler, semboller ve dönüşümsel süreçler hakkında şaşırtıcı derecede benzer açıklamalar sunduğunu fark etmiş ve kendi çalışmalarında mistik geleneklerden beslenmekle kalmayıp bu geleneklerin yeni bir perspektiften değerlendirilmesinin de yolunu açmıştır.
Bu oturumda, Jung'un kendi mistik deneyimlerinden yola çıkarak, mistik öğretilerin evrensel sembolleri ve bireyleşme sürecindeki rolüne dair anlayışını irdeleyecek ve Kabala,Gnostisizm ve Simya başta olmak üzere çeşitli mistik geleneklere ait düşünce ve sembollerin Jung’un analitik psikolojisindeki yerini inceleyeceğiz. İçebakışa vurgu yapan bu kadim geleneklerin, Jung'un kendi deneyimleri ve bilinçdışı anlayışı bağlamında nasıl bir dil ve çerçeve oluşturduğunu tartışarak bu geleneklerin psikenin derinliklerine nasıl ışık tuttuğunu ve analitik psikolojinin zengin dokusuna nasıl katkıda bulunduğunu inceleyeceğiz.
Okuma önerisi:
Carl Gustav Jung, Psychology and Alchemy
II. Oturum: Ruh-Madde İkiliği ve Senkronisite
Ruh (veya zihin) ile madde arasındaki ilişkiyi inceleyen kadim felsefi soru, analitik psikolojiyi anlamak için de önemli bir temel oluşturur. Psişenin derinliklerine inen Carl Gustav Jung, fenomenal düzeyde bu ikiliği kabul etmekle birlikte, aynı zamanda onları birleştirici bir bakış açısıyla değerlendirmenin de mümkün olduğunu öne sürmüştür. Ruh ve maddeyi uzlaşması imkânsız zıtlar olarak görmektense, birbirleriyle etkileşimde bulunabilecekleri ve birbirlerini etkileyebilecekleri bir “spektrum” önermiştir.
Bu oturumda, Jung'un kavramsal çerçevesinde psişe ile madde arasındaki karmaşık etkileşimi incelemenin yanı sıra bununla derinden bağlantılı olan ve kısaca basit neden-sonuç açıklamalarını aşan anlamlı tesadüfler olarak ifade edilen senkronisite kavramını ele alacağız.
Senkronisite, içsel (psişik) deneyimler ile dışsal olaylar arasında derin bir bağlantı olduğunu sezdirerek psişe ve madde arasında bir köprü olduğunu düşündürmesi bakımından önemli felsefi içerimler taşır.
Analitik psikolojinin en temel kavramlarından biri olan bilinçdışının “zamansız” niteliği de bu tartışmanın önemli bir ağırlık merkezidir. Analitik psikolojide anlaşıldığı haliyle bilinçdışı,bireyi aşarak zaman ve mekân sınırlarının bulanıklaştığı kolektif bir alana bağlanır.
Senkronistik fenomenler de bu zamansız boyuta işaret ederek, bölünmüş gibi görünen realitemizin altında yatan sürekliliği düşünmemize imkân tanır. Jungiyen düşüncenin temelinde yatan bu derin kavramları irdeleyeceğimiz bu oturumda ruh-madde, iç-dış, zaman-mekân gibi en temel ikilikleri birleştirici bir perspektiften düşünebilmenin yollarını keşfedeceğiz.
Okuma önerisi:
Carl Gustav Jung, Synchronicity: An Acausal Connecting Principle
SELİN AKOĞLU
Masal ve Sanatla Dışavurum
İçinde binyılların kıymetli hazinelerini barındıran masallar iç dünyamızda bir şeyleri uyandırır, bir yerlere dokunur. Masaldaki her bir öğe, motif, karakter aslında insanlığın kolektif ürünleridir.
Bu sebeple yaşamın hangi dönemecinde olursak olalım bir kanca atar ve bir yerimizden mutlaka yakalar bizi. Aynı hikâyeyi farklı bir zamanda dinlediğimizde bile bizde farklı şeyler uyandıracak, başka şeyleri fark etmemizi sağlayacak kadar çok katmanlı bir yapıdadır. İşte biz de uygulamalı olarak gerçekleştireceğimiz bu oturumda önce bir masal dinleyecek, ardından da sırtımızı bu güçlü imgesel dünyaya dayayıp kendi içimizde bir yolculuğa çıkacağız. Sanat aracılığıyla…
Masalların Terapötik Etkisi
Binlerce yıldır, belki de insan var olduğundan beri anlatılır hikâyeler, masallar, mitler. Peki, insan ne için anlatır? Anlamak için, görmek için, gördüğünü göstermek için, tutunmak için, bırakmak için…
Belki de var olduğunu hatırlamak için, dönen bu çarkın bir parçası olduğunu hatırlamak için. Sebebi her ne olursa olsun bu ezeli tutkumuzun, anlatmanın sonuçları da oluyor elbet. Masalların insan üzerindeki iyileştirici etkilerine değineceğimiz bu oturumda “Masallar bize neden iyi gelir?” sorusunun cevabını birlikte arayacağız.
IŞILAY KARA TEKGÜL
Trickster anlatı kahramanları -ki onlara Türkçe adlandırmada “oyunbaz” ismini uygun görmekteyim- dünya literatüründe farklı kültürlerin halk anlatılarında sıra dışı yüzleri ile varlık gösterir.
Biri meşhur bir hırsız, diğeri gezgin bir yolcu, başka biri eşiklerdeki gizemin başında beklerken bambaşka soydaşları da bilgelik ve iyiliğin yollarına taşlar döşemeye, adaleti sağlamaya, ezilenlerin yazgısını bozmaya kendini adamış gibidir.
Kaotik, melez,mizahi ve kendine has bu anlatı kahramanlarına sınır çizmek oldukça güç olsa da amacım,ilkini gerçekleştireceğimiz Analitik Psikoloji Çalıştayı vesilesiyle figürün doğasını çok yönlü bir yaklaşımla ele almak ve aslında insan psikolojisinde hangi arketipsel örüntülerin ürünü olduğunu hep beraber irdelemektir çünkü biraz oyunbazlık hepimize iyi gelir.
LERNA BABİKYAN HAYES
"İnsanlar olarak kendimiz, çevremiz ve içinde bulunduğumuz mekan ile zaman içinde geliştirdiğimiz farklı yaşam biçimleri ve gelenekler arasında bağ kurmak ve bu bağları onarıcı ve sürdürülebilir yaşamsal bir varoluş için somutlaşmış yollar bulmak istiyoruz...
Performans araştırmaları sadece artistik performansın pratik çalışmalarını içermiyor, sosyal, politik, kültürel olayları, ritüel ve seramonileri de içeriyor" Petersson, Bodil & Burke, Danny & Kerin, Maria & Nunan, Mary & Walsh, Michael & Kvamme, Helle & McKenna, Patricia & Ó Maoldúin, Ros & Carr, Déirdre & Bergh, Stefan. (2020). Experimental Heritage as Practice: Approaching the Past through the Present at the Intersection of Art and Archaeology. Internet Archaeology. 10.11141/ia.55.5.
Bedenin Arkeolojisi ve Dans ile Mitoloji atölyelerinde duyumsamalarımız ile bedenimizin katmanları içinde derinleşecek taş-kemik, rüzgar-nefes, su-zaman, toprak-beden-eylem ve hafıza ilişkiselliğinde geçmiş, şu an ve geleceğe dair dikkat ve farkındalığımızı arttıracak, mitolojinin içinden dansla geçip hikayelerimizi yeniden örüntülemeyi deneyimleyeceğiz.
Organizatör:
Heval Defne Çoban
Nursena Keçe
İçerik dışında başvuru ve kayıtla ilgili sorularınız için:
Paydaş Mehmed Gür, paydasmehmedgur@nesinkoyleri.org
Arkhé Projesi - Şirince Köyü
Arkhé Projesi 2014 yılında Nesin Matematik Köyü’nde doğdu; yıllar içinde büyüyerek etkinlik yaptığı mekanlara sığamaz oldu ve 2019'da Matematik Köyü’nün hemen yanındaki bir zeytinliğe taşındı. Şimdi kendi arazimizde, şehrin gürültüsünden uzakta, çalışmak istediğimiz konulara odaklanabildiğimiz ve akademik özgürlüğün kısıtlanmadığı bağımsız bir mekanı kurduk; iyileştirmek ve güzelleştirmek için tüm gücümüzle çalışıyoruz. Doğa ile iç içe olan bu zeytinlikte, dersliklerinde uzman eğitmenlerin eşliğinde tartışabileceğimiz, Şirince'nin geleneksel mimarisi ve çevre ile uyumlu bir kampüs inşa ediyoruz.
ULAŞIM:
OTOBÜSLE: Bulunduğunuz yerden Selçuk’a giden otobüs firmaları olabilir. Yoksa ve otobüsle İzmir’e geliyorsanız, İzmir garajından Selçuk’a minibüsler kalkıyor. Havalimanına da yakın olan Gaziemir’den kalkan/geçen Selçuk minibüsleri de var.
UÇAKLA: İzmir Adnan Menderes Havalimanı'na indikten sonra İZBAN veya HAVAŞ ile Selçuk'a varabilirsiniz. HAVAŞ'ın kalkış saatleri ve ücretleri için buraya tıklayın. (Selçuk'a giden HAVAŞ için Kuşadası otobüsüne binmeniz gerekiyor.)
TRENLE: Havaalanından veya İzmir'in diğer birçok bölgesinden Selçuk’a İZBAN ile de ulaşabilirsiniz. Tepeköy aktarma istasyonunda inip yine indiğiniz yerden kalkan Selçuk trenlerine aktarma yapmanız gerekecek. Sefer saatleri için buraya tıklayın. (Arama yaparken bineceğiniz istasyondan - Tepeköy seferlerine bakıp sonra Tepeköy - Selçuk seferine bakın.)
ÖZEL ARAÇLA: İzmir’e geldikten sonra İzmir-Aydın otoyoluna girerseniz yaklaşık 50 km sonra Torbalı gişelerine ulaşacaksınız. Buradan da yaklaşık 20 km sonra Selçuk gişelerine ulaşacaksınız. Selçuk’un girişindeki ilk kırmızı ışıklardan sola dönerseniz Şirince yoluna girmiş olacaksınız. (Şirince tabelasını da göreceksiniz.)
ŞİRİNCE'YE ULAŞIM: Selçuk’tan Şirince’ye ilk minibüs 7:00'de. Akşam 20.00'a kadar her 20 dakikada bir minibüs var. Selçuk’tan Şirince’ye taksiyle ulaşımın ücreti yaklaşık 150 lira. Şirince ile Arkhe arası 800 metre. Yol boyunca tabelalar var. Valizinizi yolun girişindeki Yorgo Restoran’a bırakırsanız 10 dakika yürüyerek Arkhe'ye varabilirsiniz. Biz valizinizi diğer katılımcılarınkiyle birlikte birkaç saat içinde Arkhe'ye getirmiş oluruz.